Selçuklu Hukuk Bürosu https://www.selcukluhukuk.com/ Selçuklu Hukuk Bürosu Wed, 13 Mar 2024 14:27:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 https://www.selcukluhukuk.com/wp-content/uploads/2022/10/cropped-pngturkuaz-32x32.png Selçuklu Hukuk Bürosu https://www.selcukluhukuk.com/ 32 32 İSTİFA EDEN İŞÇİ KIDEM TAZMİNATI ALABİLİR Mİ ? https://www.selcukluhukuk.com/istifa-eden-isci-kidem-tazminati-alabilir-mi/ Wed, 13 Mar 2024 14:27:18 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2476 Kıdem Tazminatı Nedir ? Kanunda öngörülen en az sürenin üstünde çalışmış ve iş sözleşmesi kanunda öngörülen hallerden biri ile sona eren işçinin, işverenden almaya hak kazandığı tazminattır. 4857 sayılı kanuna göre, kıdem tazminatı fonunun kurulmasına kadar 1475 sayılı kanunun kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesi yürürlükte kalmaya devam edecektir. Henüz günümüzde kıdem tazminatı fonu kurulmadığı için [...]

The post İSTİFA EDEN İŞÇİ KIDEM TAZMİNATI ALABİLİR Mİ ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
Kıdem Tazminatı Nedir ?
Kanunda öngörülen en az sürenin üstünde çalışmış ve iş sözleşmesi kanunda öngörülen hallerden biri ile sona eren işçinin, işverenden almaya hak kazandığı tazminattır.
4857 sayılı kanuna göre, kıdem tazminatı fonunun kurulmasına kadar 1475 sayılı kanunun kıdem tazminatını düzenleyen 14. maddesi yürürlükte kalmaya devam edecektir. Henüz günümüzde kıdem tazminatı fonu kurulmadığı için eski İş Kanununun 14. maddesi yürürlükte bulunmaktadır.
Kıdem tazminatı işçinin çalışma süresine ve aldığı ücrete göre belirlenir. İşçinin çalışmış olduğu her tam yıl için son aldığı 30 günlük ücreti üzerinden hesaplama yapılmaktadır. Bu ücret vergi, sigorta primi gibi kesintiler yapılmadan önceki brüt ücrettir. Bu ücret asıl ücrete ek olarak para ve para ile ölçülebilen sözleşmeden ve kanundan doğan ikramiye, prim, yol, yemek, yakacak ve sosyal yardımlar gibi diğer menfaatler de eklenerek giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanır. Ancak bu ek ödeme ve yardımların süreklilik arz etmesi gerekmektedir. Bir defaya mahsus olarak yapılan yardım ve ödemeler hesaplama yapılırken dikkate alınmamaktadır.
Kıdem tazminatı için bir tavan ücret belirlenmiştir. Kıdem tazminatının ödenmesi gereken yıllık tutarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuruna (Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı) bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez.
İşçinin çalışma süreleri hesaplanırken iş sözleşmesinin sürekli veya aralıklı olarak devam ettiği tüm süreler dikkate alınır. İşçinin 1 yıllık çalışma şartını sağlayıp sağlayamadığı hesaplanırken deneme süresi de dahil edilir. Ancak ücretsiz izin süreleri dahil edilmez. Bu nedenle askerde geçen süreler de dahil edilmemektedir.
İşçiye zamanında ödenmeyen kıdem tazminatı için iş sözleşmesinin feshi tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz talep edilebilir.

Kıdem Tazminatını Kimler Alabilir ?

İş kanunlarının kapsamında olan ve iş yerinde en az 1 yıl çalışan işçiler sözleşmeleri belirli sebeplerle feshedildiği takdirde kıdem tazminatına hak kazanırlar. Kanunda sayılmış olan belirli fesih şekilleri şunlardır:
  1. İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı bulunduğu durumlarda (İş Kanunu Madde 24)
  2. İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı bulunduğu durumlarda (ancak ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallerde alamayacaktır.) (İş Kanunu 25. Madde 1. Ve 3. fıkraları)
  3. Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla
  4. Kadın işçiler evlendikleri tarihten itibaren 1 yıl içinde kendi istekleri ile iş sözleşmesini sona erdirirlerse
  5. İşçinin ölümü (kıdem tazminatı kanuni mirasçılarına ödenmektedir.)
  6. Yaşlılık, malullük aylığı ve toptan ödeme almak amacıyla iş sözleşmesinin feshedilmesi
Yukarıda verilen sebeplerle iş sözleşmesini fesheden veya sözleşmesi feshedilen işçiler kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Kısaca açıklamak gerekirse kıdem tazminatına hak kazanabilmenin üç temel şartı bulunmaktadır;
  • 4857 Sayılı İş Kanununun Kapsamında Olmak
  • İş yerinde En Az 1 Yıl Çalışmış Olmak
  • İş Sözleşmesinin Belirli Şekillerde Sona Ermesi

İstifa Eden İşçi Kıdem Tazminatı Alabilir Mi ?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. Maddesinde “İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı” düzenlenmiştir. İstifa eden işçi kıdem tazminatı alabilir mi sorusuna;  işçinin istifası haklı neden fesih şeklinde yapılmışsa kıdem tazminatı alabilir şeklinde cevap verilebilir. Kanuni düzenlemede haklı fesih nedenleri üç başlık altında sayılmıştır. Bu başlıklar sağlık sebepleri, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve zorlayıcı sebepler şeklinde düzenlenmiştir.

İşçinin Haklı Nedenle Derhal Fesih Hakkı Nelerdir ?

Madde 24 – Süresi belirli olsun veya olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:
I. Sağlık sebepleri:
a) İş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli olursa.
b) İşçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut başka bir işçi bulaşıcı veya işçinin işi ile bağdaşmayan bir hastalığa tutulursa.
II. Ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
a) İşveren iş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri hakkında yanlış vasıflar veya şartlar göstermek yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek veya sözler söylemek suretiyle işçiyi yanıltırsa.
b) İşveren işçinin veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa.
c) İşveren işçiye veya ailesi üyelerinden birine karşı sataşmada bulunur veya gözdağı verirse, yahut işçiyi veya ailesi üyelerinden birini kanuna karşı davranışa özendirir, kışkırtır, sürükler, yahut işçiye ve ailesi üyelerinden birine karşı hapsi gerektiren bir suç işlerse yahut işçi hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ağır isnad veya ithamlarda bulunursa.
d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler tarafından işyerinde cinsel tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler alınmazsa.
e) İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,
f) Ücretin parça başına veya iş tutarı üzerinden ödenmesi kararlaştırılıp da işveren tarafından işçiye yapabileceği sayı ve tutardan az iş verildiği hallerde, aradaki ücret farkı zaman esasına göre ödenerek işçinin eksik aldığı ücret karşılanmazsa, yahut çalışma şartları uygulanmazsa.
III. Zorlayıcı sebepler:
İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa.
İşçi yukarıda sayılan haklı nedenler bulunması halinde iş sözleşmesini feshettiği hallerde kıdem tazminatına hak kazanmaktadır. Fakat işçi, kanunda sayılmış olan haklı sebepler olmaksızın kendi rızası ile iş sözleşmesini sona erdirirse yani istifa ederse kıdem tazminatına hak kazanamamaktadır.
İşçi belirsiz süreli iş sözleşmesini, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesinde düzenlenmiş olan “Süreli Fesih” usulü ile sona erdirmiş ise de kıdem tazminatına hak kazanamamaktadır.
……iş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi halinde, işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün olmadığı gibi, ihbar ve kıdem tazminatlarına da hak kazanamaz. İstifa durumunda işçinin işverene ihbar tazminatı ödemesi yükümü ortaya çıkabileceğinden….,(T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/1780E. 2018/4730K. 1.3.2018T.)
…..davacının kendi iradesi ile haklı bir neden olmaksızın iş sözleşmesini feshettiği anlaşıldığından, kıdem tazminatına yönelik alacağının reddi yerine, yazılı şekilde kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…..(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 02.11.2021 tarihli ve 2021/8399 E. 2021/15269 K.)

İstifa Eden İşçi Hangi Tazminatları Alabilir ?

İstifa eden işçi haklı sebebe dayanarak istifa ediyor ise kıdem tazminatını alabilir. Ancak istifa eden işçinin sözleşmeyi sona erdirmesi kanunda sayılan haklı nedenlerden birine dayanmıyor ise kıdem tazminatına hak kazanamaz.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesinde bulunan “Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.” şeklindeki düzenleme uyarınca ihbar tazminatını sözleşmeyi sona erdiren taraf ödemektedir. Bu durumda istifa eden işçi ihbar tazminatına da hak kazanamamaktadır.
Sözleşmeyi sona erdiren işçi feshe bağlı alacak olan yıllık izin ücreti hakkını ve feshe bağlı olmayan işçilik alacaklarından hafta tatili ücret alacağı, ücret ve fazla mesai ücreti, asgari geçim indirimi (AGİ) alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı gibi alacaklarını talep edebilir. Yıllık izinle ilgili detaylı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

İstifa Eden İşçi İhbar Tazminatı Alabilir Mi ?

İhbar tazminatı; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. Maddesinde “Süreli Fesih” başlığı altında düzenlenmiştir. Belirsiz süreli iş sözleşmelerinde sözleşmenin feshinden önce, kanunda belirtilen bildirim sürelerine uymadan iş sözleşmesini fesheden tarafın (işçi veya işveren) bildirim süresine ilişkin ücret tutarında ödemek zorunda olduğu tazminata ihbar tazminatı denmektedir. Kanunda belirtilen bildirim süreleri şu şekildedir:
6 aya kadar süren çalışmalarda 2 hafta
6 aydan 1,5 yıla kadar süren çalışmalarda 4 hafta,
1,5 yıldan 3 yıla kadar süren çalışmalarda 6 hafta,
3 yıldan uzun süren çalışmalarda ihbar süresi 8 haftadır
İhbar tazminatını bildirim süresine uymadan sözleşmenin feshini gerçekleştiren taraf ödemek zorundadır. İhbar tazminatını ödeyen taraf sözleşmeyi sona erdiren taraftır. İstifa eden işçi sözleşmeyi sona erdiren taraf olması sebebiyle ihbar tazminatını alma hakkı bulunmamaktadır.
Bu durumda sözleşmeyi sona erdiren işçi, sözleşmeyi sona erdirirken bildirim sürelerine uymadığı takdirde ihbar tazminatını işverene ödemek zorunda kalabilir.

The post İSTİFA EDEN İŞÇİ KIDEM TAZMİNATI ALABİLİR Mİ ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
Tahliye Taahhütnamesi İle Kiracının Tahliyesi https://www.selcukluhukuk.com/tahliye-taahhudu-ile-kiracinin-tahliyesi/ Thu, 29 Feb 2024 13:55:37 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2464 Ev Sahibi Tahliye Taahhütnamesi İmzalattı Ne Yapmalıyım ? Kiracıların en çok merak ettiği konuların başında, kiralama işlemlerinde imzalatılan tahliye taahhütnamesi gelmektedir. Dolayısıyla tahliye taahhütnamesinin geçerliliği, tahliye taahhüdü dolayısıyla evden çıkartılıp çıkartılamayacağı ya da bu işler dolayısıyla altından kalkılmaz masrafların doğup doğmayacağı araştırılmaktadır. Tahliye Taahhütnamesi İle Kiracı Çıkarma Ne Kadar Sürer? Tahliye taahhütnamesi ile tahliye kiracının [...]

The post Tahliye Taahhütnamesi İle Kiracının Tahliyesi appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>

Ev Sahibi Tahliye Taahhütnamesi İmzalattı Ne Yapmalıyım ?

Kiracıların en çok merak ettiği konuların başında, kiralama işlemlerinde imzalatılan tahliye taahhütnamesi gelmektedir. Dolayısıyla tahliye taahhütnamesinin geçerliliği, tahliye taahhüdü dolayısıyla evden çıkartılıp çıkartılamayacağı ya da bu işler dolayısıyla altından kalkılmaz masrafların doğup doğmayacağı araştırılmaktadır.

Tahliye Taahhütnamesi İle Kiracı Çıkarma Ne Kadar Sürer?

Tahliye taahhütnamesi ile tahliye kiracının tahliyesi, taşınmazı boşaltıp boşaltamayacağını, kiracıyı çıkarmak için ne kadar masraf edeceğini veya kiracıyı çıkartmanın ne kadar süreceğini merak etmektedir. Tüm bu soruların cevaplanabilmesi için tahliye taahhütnamesinin ne olduğunu ve şartlarını bilmek gerekmektedir.

Tahliye Taahhütnamesi Nedir?

Yazılı tahliye taahhüdü, TBK’nın 352/1 hükmü ile düzenlenmiştir. İlgili hüküm şu şekildedir:
“Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.”

Buna göre kiracının, kiralanan taşınmazı belirli bir tarihte nizasız şekilde boşaltmayı taahhüt etmesi ve bunun yazılı şekilde kiraya verene bildirmesine tahliye taahhüdü denilmektedir.

Tahliye Taahhütnamesi Örneği Tahliye Taahhütnamesi Nasıl doldurulur?

Tahliye taahhütnamesi taraflar arasında adi yazılı ya da noter yoluyla düzenlenebilir. Tahliye taahhütnamesi doldurulurken dikkat edilmesi gereken önemli noktalar vardır. Bir yazılı tahliye taahhütnamesinde şu hususların mutlaka yer alması gerekmektedir:
• Kiracıya ait bilgiler
• Kiralayana ait bilgiler
• Tahliye Taahhütnamesinin konu edildiği taşınmazın adresi
• Ne zaman tahliye edileceği taahhüt edilmektedir?
• Bu evrakın düzenlendiği tarih
• Tarafların imzası

Tahliye Taahhütnamesinin Geçerlilik Şartları Nelerdir?

Geçerli bir tahliye taahhüdünden bahsedebilmek için şu şartlar gereklidir:
1. Tahliye taahhütnamesi yazılı olmalıdır. Sözlü verilen tahliye taahhütnamesi geçersizdir. Buna karşın yazılı tahliye taahhütnamesinin Noter huzurunda düzenlenmesi zorunlu değildir.
2. Tahliye taahhüdü mutlaka, kira sözleşmesinin imzalanmasından sonraki bir tarihte düzenlenmiş olmalıdır. Aynı gün ya da daha önce alınan yazılı tahliye taahhütnameleri geçersizdir. Konu ile ilgili olarak, 1944 yılında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı ile bu yönde bir anlayışın geliştiği söylenebilir. Bu anlamda önemli olan taahhüdün kira sözleşmesinin imzalanmasından sonra verilmiş olmasıdır fakat kiracı tarafından taahhüt edilen tahliye tarihinin kira sözleşmesinden önce ya da sonra olmasının bir özelliği bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay’a göre:
“6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanun’un 7 / a maddesi ve yerleşen içtihatlara göre tahliye taahhütnamesi sebebiyle açılan davalarda tahliye kararı verilebilmesi için taahhütnamenin sözleşmenin yapılmasından sonra, kiralananda oturulurken serbest irade ile verilmesi gerekir. Bu özellikleri taşımayan taahhüde dayanarak açılan davada tahliye kararı verilmesi mümkün değildir.”
Eğer kira sözleşmesi ile birlikte, tarih hanesi boş bir tahliye taahhütnamesine imza atarsa, bu evrakın kendisi aleyhine kullanılmasının önüne geçmek isteyen kiracıların kira sözleşmesinin imza edilmesinin hemen akabinde noter vasıtasıyla bir protesto çekmesi ya da taahhüdün hükümsüzlüğünün tespiti için dava açması gerektiği ifade edilmektedir.

3. Tahliye Taahhütnamesinde Belirli Bir Tarih Öngörülmelidir. TBK’nın 352. Maddesine göre yazılı tahliye taahhütnamesi ile kiralanın tahliye edileceği tarihin de önceden belirlenmiş olması gerekliliğidir. Tahliye tarihinin belirtilmemiş olması bir belirsizlik oluşturur ve geçerliliğe etki eder. Örneğin, sadece “kiralananı tahliye etmeyi taahhüt ediyorum” ya da “kira ödemesini geciktirirsem tahliye ederim” şeklindeki veya buna benzer genel ve belirli ya da belirlenebilir bir tarih öngörmeyen taahhütnameler geçersizdir.

4. Tahliye taahhüdünü kiracı bizzat verebilir. Kiracı tüzel kişi ise yetkili organı aracılığıyla bu taahhüdü yapabilir. Eğer tahliye tarihi kira sözleşmesinin bitmesinden önceki bir tarihi işaret ediyorsa bu durumda kiraya veren de bu taahhütnamenin bir tarafı olmaktadır. Bu taahhütnameye açıkça rıza göstermesi halinde geçerlilik kazanmaktadır.

5. Tahliye taahhüdü yalnızca konut ve çatılı işyerleri kira sözleşmesine konu yerler için verilir. Konut ve çatılı işyerleri kira sözleşmesine konu yerler dışındaki taşınmazlar hakkında tahliye taahhüdünde bulunulamaz.

Tahliye Taahhütnamesi Geçerlilik Süresi Ne Kadardır?

Yazılı tahliye taahhütnamesi ile kiracının kiraya verene tahliye için taahhüt ettiği tarih geldiğinde zorunlu olarak kiralayanı boşaltması şart değildir. Buna karşın kiraya verene, tahliyesini talep etmek bakımından bir hak vermiş olacaktır. Dolayısıyla tahliye taahhütnamesinin bir geçerlilik süresi bulunmamaktadır.

Kiracı Tahliye Taahhütnamesi İmzalamak Zorunda mı?

Kira sözleşmesinin hukuka uygun şekilde kurulabilmesi için yazılı tahliye taahhütnamesi imzalanması şart değildir. Uygulamada, kiraya verenler, kendilerini güvence altına alabilmek ve gerektiğinde kiracılarına karşı kullanabilmek için, yazılı tahliye taahhütnamesi imzalayabilmektedir.

Boş Tahliye Taahhütnamesi Doldurulması Halinde Ne olur?

Uygulamada, kiracı ve kiraya veren, yazılı tahliye taahhütnamesini, evrakın düzenlendiği tarihi ve tahliye tarihi kısımlarını boş bırakarak imzalamaktadır. Bu durumu bilerek evraka imza atan kiracı açısından, kiracıya güven duyduğu ve dilediği tarihi tahliye tarihi olarak belirleyebileceği yönünde bir anlayış bulunmaktadır. Yargıtay içtihatlarına göre, yazılı tahliye taahhütnamesinin tarihine itiraz eden kiracının, bu tarihlerin sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğunu ispat yükü kiracıya aittir. Diğer yandan, kabul anlamına gelmemekle birlikte, yazılı tahliye taahhütnamesinde yer alan tarihlerin sonradan doldurulduğu gerçek olsa bile, bu durum tek başına yazılı tahliye taahhütnamesinin geçerliliğini etkilememektedir.

Tahliye Taahhütnamesinde Tarihlerin Boş Olmasına İtiraz Edilebilir mi?

Yazılı tahliye taahhütnamesinde iki adet tarih yer alır. Bunlar evrakın düzenleme tarihi ve tahliye taahhütnamesidir.
1. Düzenleme Tarihine İtiraz: Kiracı, düzenleme tarihine itiraz edebilir. Yazılı tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinden önce ya da aynı gün düzenlendiğini ileri sürerek itiraz edebilir. Bu durumda yazılı tahliye taahhütnamesi geçersiz olacaktır. Bu durumda kiracı taahhütnamenin kira ilişkisinin kurulmasından sonra imzalandığını ispat etmek külfeti altında olacaktır.
2. Tahliye Tarihine İtiraz: Kiracı, tahliye tarihinin sonradan düzenlendiğine itiraz edilebilir. Buna karşın tarihlerin sonradan doldurulduğu iddiasının başka bir yazılı delil ile ispatlanması, kiracıya ait olacaktır. Aksi durumda, sadece “sonradan doldurulduğu” iddiası geçerli değildir.

Yargıtay’a göre:
“21. Kira sözleşmesinin yapılması sırasında tarihleri boş olan ve kiracı tarafından imzalanan tahliye taahhüdü alınması durumunda, bu belgenin kiralananın teslimi öncesinde tarihlerinin boş olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak sonradan tamamlandığına ilişkin savunmanın kanıtlanması gerekir. Bu şekilde yani düzenleme ve boşaltma tarihlerinin sonradan tamamlanması belgenin geçersizliğini gerekmediği gibi bu tarihlerin anlaşmaya aykırı olarak tamamlandığına ilişkin iddia kiracı tarafından ispatlanmalıdır (Kanık, s. 1293).”

Kiracı Tahliye Taahhütnamesindeki İmzaya İtiraz Edebilir mi?

Kiracı, tahliye taahhütnamesindeki imzanın kendisine ait olmadığı itirazında bulunabilir. Bunun tek istisnası, ilgili sözleşmenin noter huzurunda düzenlenmemiş olmasıdır. Noter huzurunda düzenlenen yazılı tahliye taahhütnamesinde imzaya itiraz edilemez.
Bu durumda ise, şartları mevcut ise, sunulan belgenin tamamen sahte olduğu iddiasında bulunulabilir.

Ev Sahibiyim, Kiracı Tahliye Taahhütnamesi Verdi Fakat Evden Çıkmıyor. Ne Yapabilirim?

Tahliye taahhütnamesinin imzalanmasından sonra, taahhüt edilen tarih gelmiş fakat kiracı halen kiralayanı boşaltmamış ise kiraya verenin herhangi bir ihtar ya da protesto çekmesine gerek bulunmamaktadır. TBK ve İİK. uyarınca ise taahhüt edilen tahliye tarihinden itibaren bir ay içinde icra dairesine başvurulması gerekmektedir.
Dolayısıyla kiraya veren, elindeki tahliye taahhütnamesi ile İcra Daireleri marifetiyle kiracının tahliyesi için tahliye emri gönderilmesini talep edebilir.

Kira Sözleşmesi Yenilendiğinde Tahliye Taahhütnamesi Ne olur?

Kural olarak sonradan bir kira sözleşmesinin yapılması durumunun yazılı tahliye taahhütnamesi üzerinde bir etki doğurmaz. Özellikle tarih kısımları boş olarak imza edilmiş bir yazılı tahliye taahhütnamesi bulunmakta ise bu durumda kiracı kiraya verene serbestçe düzenleme yetkisi vermiştir. O halde sonraki kira sözleşmeleri yazılı tahliye taahhütnamesine etki etmez.
Diğer yandan, eğer tahliye taahhütnamesinde açıkça bir tahliye tarihi düzenlenmiş ve kira sözleşmesi bu tarihten sonra akdedilmiş ise, artık yazılı tahliye taahhütnamesi geçersiz olacaktır.

Eşim Tahliye Taahhütnamesi İmzalamış Ne Yapabilirim?

Yazılı tahliye taahhütnamesi, kira sözleşmesinin feshini taahhüt eden bir belgedir. Bu durumda, ilgili kiralananın bir “aile konutu” olması durumunda, eşlerden biri, kendisinin bu taahhütten haberi olmadığını, haberi olsaydı rızasının bulunmayacağını iddia ederek söz konusu taahhütnamenin geçersizliğini iddia edebilir.

KİRA AVUKATI VEYA GAYRİMENKUL AVUKATI NE İŞ YAPAR

Türkiye’deki avukatların belirli alanlarda uzman ünvanı kullanması yasal olarak mümkün değildir. Ancak mesleki faaliyetlerini belirli alanlara yoğunlaştıran avukatlar, yoğun olarak çalıştıkları alanlarda, diğer çalışma alanlarına göre daha fazla bilgi ve tecrübe sahibi olacaklardır. Bu şekilde belli alanlarda çalışan avukatlar, halk arasında örneğin kira avukatı veya gayrimenkul avukatı olarak anılabilmektedir.
Bu minvalde kira avukatı veya gayrimenkul avukatı ne iş yapar sorusuna, kira hukuku veya gayrimenkul hukukuna şamil dava türlerinde, dava öncesi görüşmelerde, bu alanlara özel sözleşmelerin hazırlanması ve yorumlanmasında hizmet vermektedir, diyebiliriz.
Kira hukuku alanındaki diğer yazılarımıza buradan ve gayrimenkul hukuku alanındaki diğer yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.

The post Tahliye Taahhütnamesi İle Kiracının Tahliyesi appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
DASK NELERİ KAPSAR – DASKTAN NASIL YARARLANILIR ? https://www.selcukluhukuk.com/dask-neleri-kapsar-dasktan-nasil-yararlanilir/ https://www.selcukluhukuk.com/dask-neleri-kapsar-dasktan-nasil-yararlanilir/#comments Sun, 26 Feb 2023 10:07:06 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2394 DASK NEDİR Dask’ın açılımı Doğal Afet Sigortaları Kurumu’dur. Ancak halk arasında Dask, zorunlu deprem sigortası terimi yerine kullanılmaktadır. Halk arasında bilindiği şekliyle DASK, deprem ve depremden kaynaklanan yangın, yer kayması ve tsunami risklerine karşı maddi güvence sağlar. DASK poliçesinin esas amacı, sigortalanan evin ya da bağımsız bölümün kısmi hasarlı veya oturulamaz duruma gelmesi hallerinde mülk sahibinin [...]

The post DASK NELERİ KAPSAR – DASKTAN NASIL YARARLANILIR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
DASK NEDİR

Dask’ın açılımı Doğal Afet Sigortaları Kurumu’dur. Ancak halk arasında Dask, zorunlu deprem sigortası terimi yerine kullanılmaktadır.

Halk arasında bilindiği şekliyle DASK, deprem ve depremden kaynaklanan yangın, yer kayması ve tsunami risklerine karşı maddi güvence sağlar. DASK poliçesinin esas amacı, sigortalanan evin ya da bağımsız bölümün kısmi hasarlı veya oturulamaz duruma gelmesi hallerinde mülk sahibinin zararını olabildiğince tazmin ederek destek olunması ve toplumsal düzenin korunmasıdır.

Bu izahat doğrultusunda, yazımızın içinde zorunlu deprem sigortasından nasıl yararlanılacağını anlatılırken birçok yerde anlam karmaşası olmaması adına dask kelimesi zorunlu deprem sigortası terimi yerine kullanılmıştır. Dask’ın gerçek anlamı için ise Doğal Afet Sigortaları Kurumu olarak belirtilmiştir.

 

kira-avukatı

DASK KAPSAMINA GİREN ZARARLAR

Zorunlu Deprem Sigortası ile, depremin doğrudan neden olduğu maddi zararlar ile deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasının sigortalı binalarda neden olacağı hasarlar, sigorta bedeline kadar Doğal Afet Sigortaları Kurumu  tarafından teminat altına alınmıştır.

DASK KAPSAMINA GİREN BİNALAR VE EKLENTİLERİ

Afet Sigortaları Kanunu gereğince, Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamındaki bağımsız bölümler, tapuya kayıtlı ve özel mülkiyete tabi taşınmazlar üzerinde mesken olarak inşa edilmiş binalar, bu binalar içinde yer alan ve ticarethane, büro ve benzeri amaçlarla kullanılan bağımsız bölümler ile doğal afetler nedeniyle devlet tarafından yaptırılan veya verilen kredi ile yapılan meskenler DASK poliçesine tabidir.

Binanın temelleri, ana duvarları, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarları, bahçe duvarları, istinat duvarları, tavan ve tabanları, merdivenleri, asansörleri, sahanlıkları, koridorları, çatıları, bacaları ve yapının benzer nitelikteki tamamlayıcı kısımlarında oluşan hasarlar da DASK poliçesine dahildir.

Tapuda arsa veya tarla olarak görünse de mesken olarak inşa edilmiş binalar, tapuya kayıtlı ancak inşaat ruhsatı bulunmayan binalar, tapuya kayıtlı ancak iskanı olmayan binalar ve kat mülkiyeti olmayan binalar için de DASK poliçesi yaptırılabilir.

DASK KAPSAMI DIŞINDA KALAN BİNALAR  (DASK HANGİ DURUMLARDA ÖDEME YAPMAZ)

Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarına göre;

  • 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu’na tâbi olan veya kamu hizmet binası olarak kullanılan binalar ve bağımsız bölümler,
  • Köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlarca köy yerleşik alanları ve civarında ve mezralarda yapılan binalar,
  • Tamamı ticari veya sınai amaçla kullanılan binalar,
  • Projesi bulunmayan ve mühendislik hizmeti görmemiş binalar,
  • Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binalar,
  • Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binalar,
  • Yetkili kamu kurumları tarafından yıkılmasına karar verilen binalar ile mesken olarak kullanıma uygun olmayan, bakımsız, harap veya metruk binalar
  • Kamuya ait arazi üzerine kaçak olarak yapılan binalar ya da gecekondular DASK kapsamı dışındadır.

Yani tapuda ticarethane olarak kaydedilen yerler ile sanayi tesisleri için Zorunlu Deprem Sigortası(DASK) yaptırılamaz. Ancak tapuda mesken olarak geçen, binalardaki dükkan, büro, ofis vb. yerler için bu sigorta yaptırılabilir.

Ancak ticari ve sınai amaçlar için kullanılan binalar ile köylerde bulunan yapılar için istendiği takdirde İhtiyari Deprem Sigortası yaptırılması mümkündür.

 

DASK NELERİ KAPSAR – DASK HASAR ÖDEMESİ NE KADAR ? DEPREM SİGORTASI EVİN NE KADARINI KARŞILAR ?

Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı’nda betonarme ve diğer binalar için ayrı ayrı belirlenen metrekare bedeli ile aynı meskenin brüt yüz ölçümünün (veya yaklaşık yüz ölçümünün) çarpılması sonucu bulunan tutar sigorta bedelinin tespitinde esas alınır. Deprem sonrası DASK ne kadar öder sorusuna şu şekilde cevap verilebilir.

25 Kasım 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğe göre sigorta bedeli hesabına esas metrekare bedeli; betonarme binalarda 3016 TL, diğer binalarda ise 2080 TL’dir. Örneğin 100 metrekare olan betonarme bir eviniz varsa tam hasara uğradığında alacağınız tazminat, 3016 x 100=301.600 TL’dir. Betonarme olmayan 100 metrekare bir binanın tam hasara uğraması durumunda alacağınız tazminat ise 2080 x 100 = 208.000 TL’dir.

Zorunlu Deprem Sigortası yapılan bir meskenin sigorta bedeli, her halde Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatı’nda belirlenen azami teminat tutarından çok olamaz. DASK tarafından verilen azami teminat tutarı, 25 Kasım 2022 tarihinden itibaren bütün yapı tiplerinde 640 Bin TL’dir.

DASKTAN ÖDENEN TAZMİNATA ARSA BEDELİ DAHİL MİDİR ?

Sigorta bedeline, binanın üzerinde bulunduğu arsanın bedeli dahil değildir. Herhangi bir depremde bina tamamen yıkılsa dahi arsa payı üzerinde sigortalının mülkiyet hakkı devam edeceğinden sigorta bedeli hesabında arsa payı değeri dikkate alınmaz.

DASK DIŞINDA KALAN HALLER

Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarına göre;

  • Enkaz kaldırma masrafları, kar kaybı, iş durması, kira mahrumiyeti, alternatif ikametgah ve işyeri masrafları, mali sorumluluklar ve benzeri dolaylı zararlar,
  • Her türlü taşınır mal, eşya ve benzerlerinin hasara uğraması,
  • Ölüm dahil olmak üzere tüm bedeni zararlar,
  • Manevi tazminat talepleri,
  • Deprem ve deprem sonucu oluşan yangın, infilak, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasından başka sebeplerle ortaya çıkan hasarlar,
  • Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar DASK poliçesi kapsamı dışındadır.

Yani DASK sadece binaları kapsamakta olup, evde bulunan eşyaları kapsamaz. Evde bulunan eşyalar için sigorta şirketlerinden isteğe bağlı olarak ayrıca deprem sigortası yaptırılabilir.

DASK (ZORUNLU DEPREM SİGORTASI) POLİÇESİ YAPTIRMAK İÇİN GEREKLİ BİLGİLER NELERDİR?

Sigortalının adı, adresi, telefonu, T.C. kimlik nosu, vergi kimlik nosu (tüzel kişiler için gerekli), sigortalanacak binanın açık adresi, tapu bilgileri, inşa yılı, yapı tarzı, toplam kat sayısı, hasar durumu, meskenin tapuda yazan brüt yüz ölçümü, kullanım şekli bilgileri gereklidir.

Hatırlatmak isteriz ki; yanlış beyandan doğacak maddi zararlar sigortalının sorumluluğundadır.

DASKTA ZARARIN MEYDANA GELMESİ HALİNDE SİGORTALININ YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELERDİR ?

Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartlarına göre rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigortalı;

  • Rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç on beş iş günü içinde Doğal Afet Sigortaları Kurumuna veya Kurum nam ve hesabına sözleşmeyi yapan sigorta şirketine bildirimde bulunmak, ( Deprem sonrasında 125 Alo Dask Çağrı Merkezi aranarak poliçe bilgileri ve hasara neden olan deprem bilgileri konusunda bildirimde bulunulmalıdır.)
  • Doğal Afet Sigortaları Kurumu görevlilerinin veya yetkili kıldığı kimselerin, hasara uğrayan binalara makul amaçlarla ve uygun şekillerde girmesine ve zararı azaltmaya yönelik girişimlerde bulunmasına izin vermek,
  • Doğal Afet Sigortaları Kurumunun isteği üzerine zarar miktarıyla delilleri saptamaya, rücu hakkının kullanılmasına yararlı ve sigorta ettiren için sağlanması mümkün gerekli bilgi ve belgeleri, gecikmeksizin Doğal Afet Sigortaları Kurumuna vermek,
  • Zararın tahmini miktarını belirtir yazılı bir bildirimi, makul ve uygun bir süre içinde Doğal Afet Sigortaları Kurumuna veya yetkili kıldığı kimselere vermek,
  • Sigortalı bina/yer üzerinde Zorunlu Deprem Sigortası dışında, deprem teminatı bulunan başkaca sigorta sözleşmeleri varsa bunları Doğal Afet Sigortaları Kurumuna bildirmekle yükümlüdür.

DASK POLİÇESİ DEPREMDE KAYBEDİLMİŞSE VE POLİÇE NUMARASI BİLİNMİYORSA TAZMİNAT NASIL ALINIR? DASK SORGULAMA NASIL YAPILIR ?

Bu durumda sigortalının kimlik ve adres bilgileri ile ALO DASK 125’ten ihbarda bulunulabilir. Daha sonra ilgili yerlere hasar ihbarında bulunup, gerekli belge ve bilgileri tamamlayarak hasar tespit süreci takip edilmelidir.

TAZMİNAT İÇİN DASK’A GÖNDERİLECEK BELGE VE BİLGİLER NELERDİR?

Hasar bildirimi T.C. kimlik numarası veya poliçe numarası ile yapılmalıdır. Bu bildirim

sırasında binanın güncel tapu kayıt bilgisi, hasar yerinin açık adresi (eksper gönderimi ve hasar değerlendirmesi için) ve sigortalı telefon numarasının Doğal Afet Sigortaları Kurumuna iletilmesi gerekmektedir.

DASK TAZMİNATIN HESABI VE ÖDENMESİ İLE MUAFİYET MİKTARI

DASK poliçesi kapsamında ödenecek tazminatının hesaplanmasında, rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, binanın yeniden inşasının mevcut piyasa koşullarındaki güncel maliyeti esas alınır.

Bununla beraber sigorta tazminatı, hiçbir durumda poliçede tanımlanmış sigorta bedelinden fazla olamaz.

Her bir hasarda, sigorta bedelinin %2’si oranında “muafiyet indirimi” uygulanır. DASK, hasarın bu şekilde bulunan muafiyet miktarını aşan kısmından sorumludur. Muafiyet uygulaması açısından, her bir 72 saatlik dönemde meydana gelen bütün hasarlar bir hasar sayılır.

Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenen tazminat tutarı, ilgili yerleşim bölgesindeki banka şubelerine “İsme EFT/Havale” yolu ile gönderilir. Bu banka şubeleri kanalıyla ilgili hak sahibine tazminat ödemeleri yapılır.

Tazminat tutarının kesinleşmesi ve evrakların tamamlanmasını takiben, hasar ödemeleri en geç 1 ay içerisinde yapılır.

DASK TAZMİNATININ ÖDENMESİ SONUÇLARI

Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’na göre;

Doğal Afet Sigortaları Kurumu, yaptığı tazminat ödemesi tutarınca hukuken sigortalının yerine geçer ve sigortalının zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde Doğal Afet Sigortaları Kurumuna intikal eder.

Deprem sonucu tam hasar meydana geldiği takdirde, tazminatın ödenmesi ile birlikte sigorta teminatı sona erer. Kısmi hasar halinde sigorta bedeli, rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren ödenen tazminat tutarı kadar eksilir.

Binanın taşıyıcı sistemine etki eden hasarlarla ilgili olarak, teminatın tekrar işlerlik kazanabilmesi için konutun eksper raporunda belirtilen makul süre içinde onarılması gerekmektedir. Aksi takdirde poliçe vadesi süresince oluşabilecek müteakip hasarlar ödenmez. Sigorta bedelinin eksildiği hallerde, hasarlı binanın, hasardan bir gün önceki haline getirildiği tarihten itibaren başlamak üzere, gün esası ile prim alınmak suretiyle sigorta bedeli yükseltilir.

MİRASÇILAR DASKTAN TAZMİNAT ALABİLİR Mİ?

Zorunlu Deprem Sigortası yaptıran kişi depremde vefat etmişse, onun yerine mirasçıları DASK’tan tazminat talep edebilirler. Bunun için mirasçıların hak sahibi olduklarını belgeleyen mirasçılık belgesini sunmaları gerekir.

KREDİ İLE ALINAN KONUT ÜZERİNDE BANKA İPOTEĞİ BULUNMASI DURUMUNDA TAZMİNAT ÖDEMESİ KİME YAPILIR?

Poliçe üzerinde ya da tapu belgesinde ipotek bulunması durumunda; ipotek koyan banka onay veriyor ise tazminat ödemesi tapu ya da mirasçılık belgesindeki hak sahibine yapılır. Banka onay vermiyor ise ipoteği koyan bankaya tazminat ödemesi yapılır.

TAŞINMAZA AİT POLİÇEDEKİ BİLGİLER İLE HASAR SIRASINDA TESPİT EDİLEN BİLGİLER FARKLI İSE HASAR DEĞERLENDİRMESİ NASIL YAPILIR?

Sigortalının veya sigorta ettirenin beyanının gerçeğe aykırı veya eksik olması sebebiyle konutun brüt yüz ölçümü ya da yapı tarzının farklı olması durumunda Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları C.2 maddesi gereğince;

– Doğal Afet Sigortaları Kurumunun sözleşmeyi daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek durum ortaya çıkmışsa Doğal Afet Sigortaları Kurumu veya aracı kılınan ilgili sigorta şirketi durumu öğrendiği andan itibaren 15 gün içerisinde prim farkının ödenmesini sigorta ettirenden talep eder.

-Gerçeğe aykırı beyan hali, depremden sonra öğrenilmişse tazminat, alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki orana göre ödenir.

-Sigortalının veya sigorta ettirenin geçmiş depremlerdeki orta veya daha ağır hasar durumunu kasıtlı olarak beyan etmediği anlaşıldığı takdirde Doğal Afet Sigortaları Kurumu, riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.

BİR KONUT İÇİN BİRDEN ÇOK SİGORTA YAPTIRILMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

Aynı bina veya bağımsız bölüm için birden çok DASK poliçesi yaptırılamaz. Ancak DASK yapılan bağımsız bölüm veya binanın değeri, DASK ile belirlenen sigorta bedeli tutarının üzerinde ise bu tutarın üzerindeki kısım için DASK yapılmış olması kaydıyla sigorta şirketleri tarafından ihtiyari deprem sigortası yapılabilir.

DASK YAPILDIKTAN SONRA MÜLK SAHİBİNİN DEĞİŞMESİ DURUMU (TAPUNUN DEVRİ HALİNDE DASK)

Sözleşme süresi içinde, mülk sahibinin değişmesi yani tapunun devri halinde, sigortanın hükmü yeni mülk sahibi ile devam eder. Bu durumda yeni menfaat sahibi, sigortaya ait devir zeyilnamesini (poliçede yapılan değişikliği gösteren belge) yaptırmak ve devir işleminin tamamlanabilmesi için zeyilnameyi ilgili tapu müdürlüğüne ibraz etmekle yükümlüdür. Bunun dışındaki hallerde ise, sigorta ettiren ve sigortanın varlığını öğrenen yeni menfaat sahibi, durumu 15 gün içerisinde sözleşmeye aracılık yapan sigorta şirketine bildirmekle yükümlüdür.

DEPREMDEN SONRA HASARLI BİNALARDA DASK POLİÇESİ YAPTIRMAK MÜMKÜN MÜDÜR?

  • Binanız daha önceki bir depremde hasar görmüş ise T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından “Hafif-Orta-Ağır Hasarlı” olarak üç bölümde sınıflandırılır;
  • Eğer bina ağır hasarlı olup yıkımına karar verilmişse sigorta yaptırılamaz.
  • Orta hasarlı binalar ise onarıldıktan ve güçlendirildikten sonra, bu durumun belgelendirilmesi koşuluyla sigortalanabilir.
  • Hafif hasarlı veya hasarsız binaların sigortalanmasında ise sigortalının beyanı esas alınır ve sigorta poliçesi buna göre yapılır.

KATILIM ESASLI DASK POLİÇESİ HİZMETİ VAR MI?

Doğal Afet Sigortaları Kurumu, Katılım Sigortacılığı modeli olarak İslami yönden meşru olan konu ve risklerin teminat altına alındığı, yatırılan prim ve diğer finansal varlıkların İslami katılım esasları kapsamında yönetildiği Katılım Sigortacılığı Türkiye Modeli’ni hayata geçirmiştir.

Katılım esasları çerçevesinde düzenlenen poliçelerin primleri, İslamı finans ilkelerine uygun, dinen meşru olan ve faiz içermeyen finansal varlıklarda değerlendirilmektedir. Rizikonun gerçekleşmesi durumunda, tazminat ödemeleri de yine katılım esaslı bu fon havuzundan yapılmaktadır.

DASK YAPTIRILMAMASININ SONUCU

DASK yaptırmayan konut sahipleri; deprem ve deprem sonucu oluşan yangın, infilak, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasının gerçekleşmesi ve buna bağlı olarak konutun hasar görmesi üzerine herhangi bir tazminata hak kazanamazlar.

Ayrıca 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 29/son maddesi uyarınca; zorunlu deprem sigortası kapsamındaki binalar için, bu Kanundan ve ilgili diğer mevzuattan doğan Devletin konut kredisi açma ve bina yaptırma yükümlülükleri, zorunlu deprem sigortası yaptırılmamış olmasının tespit edilmesiyle birlikte ortadan kalkar.

DASK SİGORTASININ BAŞLANGICI  VE DASK ZAMANAŞIMI

DASK sözleşmesinin süresi bir yıldır. Sigorta, poliçede başlama ve sona erme tarihleri olarak yazılan günlerde, aksi kararlaştırılmadıkça, Türkiye saati ile öğleyin saat 12.00’de başlar ve öğleyin saat 12.00’de sona erer. Sigorta sözleşmesinden doğan bütün talepler, sözleşmenin sona ermesinden itibaren 2 yılda zaman aşımına uğrar.

DASK POLİÇESİNDEN DOĞAN UYUŞMAZLIKLARDA TAHKİM VE YETKİLİ MAHKEME

Sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak, uyuşmazlık konusu olayın üyelik tarihinden sonra meydana gelmiş olması halinde, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulabilir.

Bu sigorta sözleşmesinden doğan anlaşmazlıklar nedeniyle Doğal Afet Sigortaları Kurumu aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, Doğal Afet Sigortaları Kurumunun bulunduğu veya rizikonun gerçekleştiği yerde; Doğal Afet Sigortaları Kurumu tarafından açılacak davalarda ise davalının ikametgahının bulunduğu yerde, ticaret davalarına bakmakla görevli mahkemelerdir.

Av. Arb. Yücel İBİCİ

Stj. Av. Emre KARACAN

The post DASK NELERİ KAPSAR – DASKTAN NASIL YARARLANILIR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/dask-neleri-kapsar-dasktan-nasil-yararlanilir/feed/ 439
TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI https://www.selcukluhukuk.com/trafik-kazasi-tazminat-davasi/ https://www.selcukluhukuk.com/trafik-kazasi-tazminat-davasi/#respond Sun, 19 Feb 2023 13:30:24 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2373 Bu yazımızda genel hatlarıyla, trafik kazası dolaysıyla ortaya çıkacak zarar ve tazminatlar incelenecektir. Bundan önce zarar ve tazminat kavramlarının belirlenmesi yerinde olacaktır. Yazımızın içeriğinde merak edilen birçok konuya değinilmeye çalışılacaktır. Ancak trafik kazası dolayısıyla ortaya çıkacak ihtilaflarda birçok ayrıntı bulunması sebebiyle anlatımlarımız yüzeysel olarak hazırlanmıştır. ZARAR VE TAZMİNAT NEDİR ? Zarar kavramı, genel anlamda kişinin [...]

The post TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
Bu yazımızda genel hatlarıyla, trafik kazası dolaysıyla ortaya çıkacak zarar ve tazminatlar incelenecektir. Bundan önce zarar ve tazminat kavramlarının belirlenmesi yerinde olacaktır. Yazımızın içeriğinde merak edilen birçok konuya değinilmeye çalışılacaktır. Ancak trafik kazası dolayısıyla ortaya çıkacak ihtilaflarda birçok ayrıntı bulunması sebebiyle anlatımlarımız yüzeysel olarak hazırlanmıştır.

ZARAR VE TAZMİNAT NEDİR ?

Zarar kavramı, genel anlamda kişinin malvarlığı değerlerinde meydana gelen azalmaya denir. Malvarlığı ise; kişinin taşınır veya taşınmaz malları, kazancı, üçüncü kişilerin desteğiyle elde edilen menfaatler gibi maddi değeri olan birçok unsuru ihtiva eder.

Maddi tazminat ise, zarar gören kişinin malvarlığında meydana gelen azalma, zarar verici olay meydana gelmeseydi malvarlığı hangi durumda olacak ise o durumun yeniden kurulmasını düzenler. Yani maddi tazminat ile zarar görenin durumunun zararın doğmasından önceki hale getirilmesi ve zararın giderilmesi amaçlanır.

TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI VE TAZMİNAT ÇEŞİTLERİ

Tazminat kavramı yukarıda izah edildiği üzere çok geniş bir alanı ihtiva etmektedir. Ancak mevcut yazımızın konusu trafik kazası dolayısıyla meydana gelen zararların incelenmesidir. Bu kapsamda trafik kazası sonucu meydana gelen zararlar dolayısıyla tazminat ve tazminat davalarının çeşitlerini özetle şu şekilde sıralayabiliriz.

  • Bedeni(Cismani) Zararlar
  • Ölüm Nedeniyle Destek Yoksun Kalınması Nedeniyle Uğranılan Zararlar
  • Maddi Zararlar

BEDENİ(CİSMANİ) ZARARLAR

Bedensel zararları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

  • Sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık) nedeniyle çalışma ve beden gücü kaybından doğan zararlar
  • Geçici işgöremezlik nedeniyle güç ve kazanç kaybından doğan zararlar
  • Bakıcı giderlerinden doğan zararlar
  • Tedavi masraflarından doğan zararlar
  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar
  • Manevi zararlar

 

  • Sürekli İş Göremezlik Zararı

Haksız fiil sonucunda kişinin organ kaybına uğraması, organının zayıflaması, herhangi bir uzvunun kırılması ya da vücudunda kalıcı yaralar oluşması halinde beden bütünlüğü bozulmuş kabul edilir.

İşte bu duruma maruz kalan kişinin vücudunda maluliyet oluşmuştur. Bu durum kişinin gündelik hayatı etkilemese bile vücut bütünlüğü bozulduğu ve eski haline gelmesi mümkün olmadığı için zarara uğramıştır. Bu zarara sürekli iş göremezlik zararı denilmektedir.

Bu zararların hesabı; vücudunda oluşan maluliyet durumu, kişinin mevcut geliri, yaşı ve diğer unsurlar dikkate alınarak yapılmaktadır. Yazımızın amacı tazminat kalemlerini belirtmek olduğundan detaya girilmeden yüzeysel değinilmiştir.

  • Geçici İş Göremezlik Zararı

Kaza geçiren kişi tedavi ve iyileşme sürecinde geçici olarak çalışamamaktadır. Bu dönemde çalışamamasından doğan zararlara geçici iş göremezlik zararı denilmektedir. Bu dönemde kişi %100 işgücüne uğramış gibi zarar hesabı yapılmalıdır.

Çalışmayan veya bir kazancı olmayan kişilerde de, geçici tam güç (efor) kaybı olduğundan zarar hesabı yapılıp tazminata hükmedilmesi gereklidir.

  • Bakıcı giderlerinden doğan zararlar

Trafik kazası sonucunda malul kalan ve güç kaybına uğrayan kişi, artık tek başına yaşamını sürdüremeyecekse yani başkasının sürekli yardımı gerekiyorsa diğer tazminatından hariç ayrıca bakıcı giderlerinden doğacak zararlarının da ödenmesi gereklidir.

  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar

.Meydana gelen trafik kazası nedeniyle organların yitirilmesi veya zayıflaması gibi sebeplerle, kazazedenin mevcut işini yapamaması söz konusu olabilir. Örneğin, futbolcunun bacağının kırılması veya cerrahın parmaklarını yitirmesi durumunda mevcut mesleğini yapması mümkün olmayabilir. Bu durumda kişinin ekonomik geleceği sarsılmış kabul edilir ve bu sebeple doğan zararların karşılanması gereklidir.

  • Tedavi giderlerinden doğan zararlar

Trafik kazası sonucu yaralanan kişi, olay gününden başlayarak tümüyle iyileşip yeniden çalışmaya ve günlük işlerini sürdürebilecek duruma gelinceye kadar yaptığı tüm tedavi ve iyileşme giderlerini zarar sorumlularından isteyebilecektir.

  • Manevi Zararlar

Trafik kazası sonucu kişinin beden bütünlüğünün bozulması veya malul kalması ya da kazanın etkisinden dolayı psikolojik olarak yıpranması halinde ortaya çıkan acı ve kederin bir nebze olsun giderilmesi, zarar veren kişinin cezalandırılarak daha sonraki eylemlerinde dikkatli davranmasının sağlanması amacıyla hükmedilen tazminata manevi tazminat denir. Ne kadar manevi tazminat alırım sorusuna net bir cevap vermek mümkün değildir. Manevi tazminatın miktarı; olayın oluş şekli, kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olay sonrası kişilerde oluşan maddi veya manevi etkileri dikkate alınarak hakim tarafından takdir edilmektedir.

ÖLÜM NEDENİYLE DESTEKTEN YOKSUN KALINMASI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARLAR

Trafik kazalarının bazıları maalesef ölümle neticelenmektedir. Bu durumda ölen kişinin yakınları onu desteğini yitirmektedirler. Bu destek, parasal bir yardım olabileceği gibi bakım ve hizmet şeklindeki eylemlerde olabilir. Kaza neticesinde destek sağlayan kişinin ölmesi halinde destekten yoksun kalma zararı meydana gelir. Bu zarar maddi zarardır. Zarar hesabı yapılırken ölen desteğin son geliri, yaşı, destekten yoksun kalanların yaşı ve medeni durumu dikkate alınır.

Bununla birlikte desteğin vefatı nedeniyle destekten yoksun kalanlar aynı zamanda manevi olarak da zarara uğramaktadırlar. Ölümle sonuçlanan kazalarda olayın oluş şekli, kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olay sonrası kişilerde oluşan maddi veya manevi etkileri dikkate alınarak bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gereklidir.

 MADDİ ZARARLAR (ARAÇTA OLUŞAN ZARARLAR)

 Trafik kazası sonucunda bedeni ve destekten yoksun kalma zararlarının yanında araçta oluşan hasarlar nedeniyle de zararlar meydana gelmektedir. Bu zararlarda birçok başlıktan oluşmaktadır. Bu başlık altında en çok karşılaşılan zarar türlerine kısaca değinilmiştir.

  • Araç hasarlanmışsa onarım bedeli

 Bir trafik kazasında aracın hasara uğraması halinde ilk başta olay yerinde kazanın oluşuna uygun olarak kaza tespit tutanağı doldurulmalı, kazalı araçları ve olay yerini gösterir şekilde değişik yönlerden fotoğraflar çekilmeli ve varsa olaya ilişkin görgü sahiplerinin bilgileri kaza tespit tutanağına işlenmelidir. Kaza tespit tutanağının doldurulmasında karşı araç sürücüsüyle uyuşma sağlanamaması halinde kolluk kuvvetine (polis – jandarma) bilgi verilmeli, onların tutanak düzenlemesi beklenmelidir. Akabinde sigorta şirketine hasarı bildirerek ve eksper görevlendirilmesi istenerek hasar ve kusur tespiti yaptırılmalıdır. Ayrıca aracın Kasko Sigortası varsa, sigorta şirketine de kaza bildirilmelidir.

Bu taleplerle birlikte sigorta şirketi nezdinde araç hasar dosyası açılır, eksper raporuyla hasar ve kusur tespiti yapılır ve tamir işlemlerine başlanır. Trafik kazası kusur durumunda hata varsa buna itiraz edilmesi gereklidir. Kaza tespit tutanağı kusur durumuna itiraz sonucunda istenilen kusur oranı belirlenememişse mahkeme kanalıyla kusur tespitinin yapılması gereklidir. Yine eksper raporuyla belirlenen hasar tespiti yeterli görülmezse, mahkeme kanalıyla hasar tespiti yaptırılabilir.

Araç hasarlarının başından itibaren oluşacak süreçte tazminat avukatından yardım alınabilir.

  • Araç pert olmuşsa (kullanılamaz hale gelmişse) araç bedeli

 Tamir masrafları, hasarın gerçekleştiği tarihteki araç değerini aşıyorsa ya da araç onarılamayacak durumda ise, araç tam hasara uğramış sayılır ve pert işlemine tabi tutulması gerekir.

Uygulamada aracın pert sayılıp sayılmayacağı görevlendirilen eksper raporuyla belirlenmektedir. Ancak eksper raporunun kabul edilmemesi halinde araçtaki hasarın tespitinin mahkemece yapılması talep edilebilir.

Bu hususta mahkemeden görevlendirilecek bilirkişinin şu hususları incelemesi talep edilmelidir: Hasar dosyası, sigorta ekspertiz raporu, aracın durumu dikkate alınmak suretiyle, onarımın ekonomik olup olmayacağı, değilse piyasa koşullarına göre kazadan önceki ikinci el piyasa rayiç değerinin ve kazadan sonraki hurda değerinin belirlenmesi, belirlenen rayiç değerden de aracın hurda bedeli indirilmek suretiyle gerçek zararının tespiti talep edilmelidir.

 Kasko sigortasında, sigorta şirketi aracın tam değerini sigortalıya ödemek zorundadır. Bu süreçte sigorta firmaları zarar gören kişiyi yanlış yönlendirebilmekte veya karşılıklı iletişim sorunları nedeniyle beklenen sonuç elde edilememektedir. Bu gibi durumlar ise zarara uğramış kişinin mağduriyetini artırmaktadır. Bu sebeple kaza anından itibaren tazminat avukatından destek almak faydalı olabilir.

  • Tamir süresinde aracın kullanılamamasından veya muadil araç kiralanmasından kaynaklı araç mahrumiyet bedeli

 Araç sahibi, onarım süresi boyunca aracını kullanamamaktadır. Bu süre zarfında ikame araç verilmemişse, araç kiralama veya ihtiyacını başka şekilde telafi etmeye çalışmaktadır. Araç sahibi aracının kullanamamasından veya ikame araç için kiralama yapmasından dolayı ortaya çıkan zararı, kusurlu olan araç sahibi ve sürücüden talep edilebilir. Bu zarar kalemleri, sigorta şirketlerinin sorumluluğunda değildir.

  • Araç değer kaybı zararı

 Değer kaybı zararı, motorlu aracın kazadan önceki hasarsız ikinci el piyasa değeri ile kaza sonra ikinci el değeri arasındaki farktır. Bir araç ne kadar iyi onarılmış olursa olsun, kazadan önceki haline getirilemez Diğer bir deyişle, kazaya uğrayan araç tamamen onarılmış olsa bile, tahribatın izlerini taşır. Hasar görmemiş muadil araç değerinden düşüktür. Örneğin, kazaya karışıp hasarlanmış araç, çok iyi onarılmış, parçaları yenilenmiş olsa dahi, satılmak istendiğinde, aracın kaza geçirdiğini öğrenen alıcı istenen parayı vermeyecek; daha düşük bedelle satın almak isteyecek veya almaktan vazgeçecektir.

İşte bu nedenlerle kaza yapan araç ile hasarsız muadilinin ikinci el satışındaki fiyatları tespit edilmeli ve zarar giderilmelidir. Sigorta firmaları değer kaybı zararından, poliçe limitleriyle sorumludur. Sigorta firmasıyla birlikte kazaya karışan kusurlu araç sahibi ve sürücüsü de bu zararların tamamından sorumludur.

Değer kaybı zararın doğru şekilde tespit edilmesi ve zararın en kısa zamanda giderilmesi için değer kaybı avukatı ya da genel bilinen adıyla tazminat avukatından yardım alınması önemlidir. Değer kaybı zararıyla ilgili daha geniş yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

  • Ticari araçlarda onarım süresi yönünden kazanç kaybı zararı

 Kazaya karışan araç ticari faaliyette kullanılıyorsa, hasarlanan aracın onarımda kaldığı sürece, bu araç işletilemediği için “kazanç kaybı” zararı meydana gelir.

Motorlu araçlarla ticari faaliyette bulunan; eşya taşımacılığı yapan bir şirket, taksi veya minibüs işleten bir esnaf, kendi aracıyla yolcu taşıyarak geçimini sağlayan bir taksi şoförü, araç kiralama şirketi trafik kazası sonucu hasarlanan aracının “onarımı süresince” kazanç kaybına uğrayacaktır. Buradaki zarar, aracın çalışmaması ve ticari faaliyetine devam edememesi nedeniyle gerçekleşmektedir.

TRAFİK KAZASI SONRASI TAZMİNAT ALMAK CAİZ Mİ ? (TRAFİK KAZASI SONRASI SİGORTADAN PARA ALMAK CAİZ Mİ?)

Trafik kazası dolayısıyla meydana gelen zararların neler olduğu ve sorumluları izah edilmiştir. İşte bu zararların, sigorta firmalarından alınması ya da zarar veren kişiden alınmasının caiz olup olmadığı dini hassasiyeti olan kimselerce sorgulanmaktadır. Her ne kadar mevcut hukuk sistemimizde bu sorunun bir karşılığı olmasa da, toplumumuzun büyük çoğunluğunun islam inancına sahip olduğu dikkate alınarak bu husustaki sorularının cevaplanması amacıyla yazımızda bu konuya değinilmiştir.

Bu hususta doğrudan görüş bildirmek için yeterli bilgi birikimimiz ve yetkinliğimiz bulunmamaktadır.

Ancak konuyla ilgili yapılan araştırmamız neticesinde Diyanet İşlerinin ve çeşitli islami kuruluşların, trafik kazası sonrası tazminat almanın caiz olduğu yönünde beyanları olduğu görülmüştür. Benzer görüşlerin trafik kazası sonrası sigortadan tazminat alma veya diğer tazminatlar hususunda belirtildiği görülmüştür.

  • Diyanet İşleri Başkanlığının Görüşü

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun internet sitesinde yayınladığı görüş aşağıda aynen paylaşılmıştır. Yazının kendisine buradan ulaşabilirsiniz.

“Trafik kazası sonucu tazminat alınması caiz midir?

Trafik kazaları neticesinde ölüm, sakatlanma, yaralanma veya maddi zarar meydana gelebilmektedir. İslam’da, bunlara sebep olan suçlular için düzenlenmiş müeyyideler (diyet/tazminat, keffâret vb.) bulunmaktadır. Buna göre kazada mağdur olan kişi, suçlu olan taraftan trafik kaza raporunda belirtilen hata oranında tazminat talebinde bulunabilir. Söz konusu tazminat, suçlunun sigortasından karşılanabileceği gibi mahkeme yoluyla da talep edilebilir. Dolayısıyla sigortanın ödeyeceği veya mahkemenin hükmettiği miktar diyet yerine geçer.”

Diyanetin bu husustaki görüşü aşağıdaki video içeriğinde benzer şekilde ifade edilmiştir.

  • Fetva Meclisi(Sosyal Doku Vakfı)’nın Görüşü

Trafik kazası sonrası tazminat almak caiz midir? Sorusuna Sosyal Doku Vakfının manevi tazminat yönündeki cevabına buradan ulaşabilirsiniz.

Trafik kazası tazminat almak caiz mi veya sigortadan ödenen tazminatı almak caiz midir sorusuna yine aynı vakfın görüşünü bildiren video içeriği aşağıda paylaşılmıştır.

  • Sorularla İslamiyet Sitesi Görüşü

İslamiyete göre tazminat hakkı alınabilir mi ? Sorusuna sorularla İslamiyet adlı sitede

“  yasaların size verdiği yetkileri kullanarak tazminat davası açmanız ve yolsuzluk ve usulsüzlük olmadıkça, hukukun verdiği hak ve yetkiler çerçevesinde tazminat almaya hak kazanmanız hâlinde, ödenen tazminatı almanız caizdir.

Hile, aldatma, rüşvet gibi meşru olmayan yollarla hukuk kanalları yanıltılmamak şartıyla; hukukun kendi kuralları çerçevesinde verdiği tazminat kararı dinen de makbuldür. Bu karar sonucunda alınan para helaldir.” cevabı verilmiştir. Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

SELÇUKLU HUKUK BÜROSUNUN TAZMİNAT AVUKATI OLARAK HİZMETLERİ

Selçuklu Hukuk Bürosu tazminat avukatı olarak yıllar süren tecrübesiyle, müvekkillerinin hakkının tam ve gereği gibi alınması için Ankara ve diğer tüm illerde avukatlık hizmeti sunmaktadır. Bu kapsamda sunulan hizmetlerimizi buradan inceleyebilirsiniz.

 

Av. Arb. Yücel İBİCİ

The post TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVASI appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/trafik-kazasi-tazminat-davasi/feed/ 0
REDDİ MİRAS (MİRASIN REDDİ) NEDİR ? https://www.selcukluhukuk.com/reddi-miras-mirasin-reddi-nedir/ https://www.selcukluhukuk.com/reddi-miras-mirasin-reddi-nedir/#respond Sat, 11 Feb 2023 12:48:55 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2348 MİRASIN REDDİ VEYA REDDİ MİRAS NEDİR? Mirasın reddi, mirasçıya mirasçılık sıfatını kabul etmeme ve bu şekilde mirasbırakandan geçecek hak ve borçlara sahip olmama imkanı veren bir yoldur. Reddi miras, mirasçının iradesinden kaynaklanırsa mirasın gerçek reddi söz konusudur. Türk Medeni Kanunu 605/2. maddesinde düzenlendiği şekilde; mirasbırakanın ölümü tarihinde, ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş [...]

The post REDDİ MİRAS (MİRASIN REDDİ) NEDİR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
MİRASIN REDDİ VEYA REDDİ MİRAS NEDİR?

Mirasın reddi, mirasçıya mirasçılık sıfatını kabul etmeme ve bu şekilde mirasbırakandan geçecek hak ve borçlara sahip olmama imkanı veren bir yoldur.

Reddi miras, mirasçının iradesinden kaynaklanırsa mirasın gerçek reddi söz konusudur. Türk Medeni Kanunu 605/2. maddesinde düzenlendiği şekilde; mirasbırakanın ölümü tarihinde, ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras kanunen reddedilmiş sayılır. Buna mirasın hükmi reddi denir.

 

MİRASIN REDDİ NEDEN YAPILIR?

Miras bırakanın ölümüyle bütün alacak ve borçları mirasçılara geçer. Ancak mirasbırakanın borçları alacaklarından fazlaysa mirasçılar, borçlardan sadece kendilerine düşen payla sorumlu olmayıp bütün malvarlıklarıyla sorumlu olurlar. Bu gibi durumlarda mirasçılar, reddi miras imkanını kullanırlar.

Türk Medeni Kanunu 614/1-2. maddesinde düzenlendiği şekilde mirasçılar, kendilerinden sonra gelen mirasçılar lehine de mirası reddedebilirler.

Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.

 

REDDİ MİRAS NASIL YAPILIR?

Mirasın gerçek reddi yönündeki irade beyanı herhangi bir şekle tabi değildir. Yazılı veya sözlü olarak mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine yapılması yeterlidir. Beyandan ret iradesinin açıkça anlaşılması yeterli olup ayrıca herhangi bir gerekçe gösterilmesine gerek yoktur.

Mirasın hükmi reddinde ise mirasbırakanın ödemeden aczi en az çevresi tarafından biliniyorsa veya mirasbırakan hakkında ödemeden aciz vesikası alınmışsa miras kanunen reddedilmiş sayılacağından, mirasçıların irade açıklamasına gerek yoktur. Ancak ileride doğacak ihtilafları önlemek için uygulamada sulh hukuk mahkemesine bir beyanda bulunmak yerinde olacaktır.

 

NOTERDEN REDDİ MİRAS NASIL YAPILIR ?

Noterden reddi miras nasıl yapılır sorusuna maalesef olumlu bir yanıt vermek mümkün değildir. Bir üst başlıkta izah edildiği üzere reddi miras ancak sulh hukuk mahkemesine başvuru yapılarak sulh hukuk hakiminin kararıyla yapılabilir.

MİRASIN REDDİ NE KADAR SÜREDE YAPILMALIDIR? (REDDİ MİRAS SÜRESİ)

Reddi miras kaç ay içinde yapılmalıdır sorusunun cevabı Türk Medeni Kanunu 606/1. maddesine göre mirası ret süresi üç aydır. Bu süre hak düşürücü süre olup durması veya kesilmesi söz konusu değildir.

Ret süresi yasal mirasçılar için, mirasbırakanın ölümü ve kendisinin mirasçı olduğunu  öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Vasiyetname ile atanan mirasçı içinse tasarrufun kendisine bildirilmesiyle işlemeye başlar.

Üç aylık süre içinde karar vermenin zor olduğu veya karar verme imkanının olmadığı haklı sebebe dayalı durumlarda sulh hukuk hakimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.

 

MİRASIN REDDİ HALİNDE MİRAS KİME KALIR? REDDİ MİRAS YAPANIN ÇOCUĞUNA MİRAS KALIR MI?

Reddi miras durumunda mirasçılık sıfatı, mirasbırakanın ölümü anından itibaren sona erer. Miras; mirası reddeden mirasçı, mirasbırakandan önce ölmüş gibi düşünülerek kalan mirasçılar arasında paylaştırılır. Yani reddi miras yapanın çocuğu varsa çocuğuna geçer.

Bu konuda kanunda özel düzenlemeler de mevcuttur;

-Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer. Yani bu durumda miras, reddedenlerden sonra gelenlere değil, tamamıyla eşe kalmaktadır.

-Mirasbırakanın ölümü anında ona doğrudan mirasçı olan kimselerin tümü mirası reddederse tereke, sulh hukuk mahkemesi tarafından iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Ancak bu durumda tasfiye sonunda arta kalan değer olursa mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.

-Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Sonra gelen mirasçılar lehine ret olarak düzenlenen bu durumda sulh hukuk hakimi, alt derece mirasçıları karar vermeye davet eder. Bu süreyi susarak geçiren mirasçı, mirası reddetmiş sayılır.

-Mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufla atadığı mirasçı mirası redderse ve aynı ölüme bağlı tasarrufla yedek mirasçı atanmışsa reddedenin yerini yedek mirasçı alır.

MİRASIN REDDİ DURUMUNDA SORUMLULUK NE OLUR?

Reddi miras durumunda, mirası reddeden mirasçının, mirasbırakanın borçlarından sorumluluğu ortadan kalkar. Bu durumda mirası reddedenin payı; mirası reddedenin altsoyu varsa ona, yoksa diğer mirasçılara geçeceğinden, mirasbırakanın borçlarından mirası reddetmeyen mirasçılar sorumlu olur.

 

REDDİ MİRAS YAPAN KİŞİYE İCRA GELİR Mİ?

Yukarıda izah edildiği üzere, reddi miras yapan kişi mirasbırakanın borçlarından sorumlu değildir. Dolayısıyla reddi miras yapan kişiye icra gelemez. Ancak buna rağmen alacaklılarca reddi mirasın bilinmemesi sebebiyle icra takiplerinde, reddi miras yapan kişiye icra takibi başlatıldığı veya mevcut takibin reddi miras yapan kişiye yöneltildiği görülmektedir. Bu durumda yasal süresi içinde, ilgili birimlere itirazın ve reddi miras durumunun belirtilmesi gereklidir.

 

 REDDİ MİRAS ŞARTLARI NELERDİR? KİMLER REDDİ MİRAS YAPAMAZ?

Kural olarak mirasçıların reddi miras yapması, herhangi bir şarta bağlı değildir. Yani aşağıda belirtilenler dışındakiler reddi miras yapabilirler.

  • Miras bırakanın ölümünü ve mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde mirası reddetmeyen mirasçı reddi miras yapamaz.

 

  • Mirasçı ret süresi dolmadan açık bir kabul beyanıyla mirası kabul etmişse reddi miras hakkı düşer.

 

  • Üçüncü kişi yönünden mirasın kesin olarak iktisap edildiği şeklinde yorumlanabilecek bir davranışla tereke işlerine karışan, terekenin olağan yönetimi dışında veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan mirasçı, mirası reddedemez.

 

  • Terekeye dahil olduğunu bildiği maddi değeri olan bir malı, kasten hareket ederek kendisine maleden veya diğer mirasçılardan gizleyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş sayılır.

 

BORÇLU OLANLAR REDDİ MİRAS YAPABİLİR Mİ?

Borçlu olanlar da reddi miras yapabilirler. Ancak malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddi mirasın iptali halinde miras resmen tasfiye edilir ve reddeden mirasçının payına düşen malvarlığı; önce, itiraz eden alacaklılara tahsis edilir.

 

REDDİ MİRAS HALİNDE ALACAKLILARIN DURUMU NE OLUR?

Ödemeden âciz halinde olan bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.

Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.

İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar. Kötüniyetli mirasçılar ise geri vermek zorunda olduğu denkleştirmeye tabi kazandırmanın tam değeri üzerinden sorumlu olmaya devam eder

Böyle bir durumda reddi mirasın iptal ettirilmesine gerek yoktur. Sorumluluk TMK 618. madde gereğince kendiliğinden gerçekleşir. Alacaklılar mirası reddeden mirasçıdan, denkleştirmeye tabi kazandırma ölçüsünde talep hakkına sahiptir.

 

REDDİ MİRAS ÜCRETLERİ NE KADARDIR?

Mirasın gerçek reddi davasında; dava açılırken ödenen başvurma harcı, peşin harç ve vekalet harcı ödenmektedir. Ayrıca mahkeme tarafından kurumlara yazılacak müzekkere masrafları ve miras ile ilgili kişilere yapılacak tebligat masrafları söz konusudur. Bu davalarda mahkeme tarafından bilirkişi raporu alınması halinde, bilirkişi ücreti de davacı tarafça karşılanmaktadır.

Reddi miras ücreti şu kadardır demek yanıltıcı olabilir. Çünkü bu harç ve giderlerin miktarı başvuru yapılan yıla göre değişiklik göstermektedir. Bu sebeple başvuru tarihindeki güncel harçlar üzerinden belirlenmesi doğru olacaktır. Ancak yaygın başvurular dikkate alındığında cüzi miktarlarla bu süreç tamamlanabilmektedir.

Av. Arb. Yücel İBİCİ

Stj. Av. Emre KARACAN

The post REDDİ MİRAS (MİRASIN REDDİ) NEDİR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/reddi-miras-mirasin-reddi-nedir/feed/ 0
FRANCHİSE (FRANCHİSİNG) NEDİR – FRANCHİSE SÖZLEŞMESİ https://www.selcukluhukuk.com/franchise-franchising-nedir-franchise-sozlesmesi/ https://www.selcukluhukuk.com/franchise-franchising-nedir-franchise-sozlesmesi/#comments Sat, 04 Feb 2023 11:47:38 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2327 FRANCHİSE (FRANCHASİNG VEYA FRANÇHİSE) NEDİR Franchise veya franchising terimi; Fransızcada özgür, bağımsız anlamlarına gelen “franche” kelimesine dayanmaktadır. Franhise sistemi sanayi devrimiyle birlikte üretimin fazlalaşması ve ekonominin global olarak büyümesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Franchise sözleşmesi, firmaların pazarladığı hizmet veya ürünü aynı standartlarda ve markalarının kurumsal görünürlüğü altında birçok yerde satışa sunarak markanın güçlendirilmesini ve ekonomik gelirlerinin [...]

The post FRANCHİSE (FRANCHİSİNG) NEDİR – FRANCHİSE SÖZLEŞMESİ appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
FRANCHİSE (FRANCHASİNG VEYA FRANÇHİSE) NEDİR

Franchise veya franchising terimi; Fransızcada özgür, bağımsız anlamlarına gelen “franche” kelimesine dayanmaktadır.

Franhise sistemi sanayi devrimiyle birlikte üretimin fazlalaşması ve ekonominin global olarak büyümesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Franchise sözleşmesi, firmaların pazarladığı hizmet veya ürünü aynı standartlarda ve markalarının kurumsal görünürlüğü altında birçok yerde satışa sunarak markanın güçlendirilmesini ve ekonomik gelirlerinin artırılmasını hedeflemeleri neticesinde tüm dünyada yaygın şekilde kullanılan sözleşme türlerindendir.

Franchising sisteminin veya françhise sözleşmesinin temelini, sürümü sağlama ve arttırma amacına yönelik olarak kurulan bir işletme modelinin, kullanılmasına ve geliştirilmesine yönelik bir işbirliği oluşturmaktadır.

Hukukumuzun uygulamasına göre Franchasing sistemini, bir ürün veya hizmetin imtiyaz hakkına sahip tarafın belirli bir süre şart ve sınırlamalar dahilinde işin yönetim ve organizasyonuna ilişkin bilgi ve destek sağlamak suretiyle imtiyaz hakkına konu ticari işleri yürütmek üzere ikinci tarafa verdiği imtiyazdan doğan uzun dönemli ve sürekli bir iş ilişkileri bütünü olup, birbirinden bağımsız iki taraf arasında meydana getirilen sözleşmesel ilişki olarak tanımlayabiliriz.

Françhise anlaşmaları, malların veya hizmetlerin dağıtımında kullanılacak olan, özellikle marka, işaret gibi fikri haklarla ve know-how ‘la ilgili lisanslar içerirler. Fikri hak ve know how lisanslarına ek olarak françhise veren genellikle sözleşme süresinde franchise alana ticari ve teknik yardım sağlar. Lisanslar ve yardımlar franchise paketinde iş metodunun tamamlayıcı parçalarıdır. Bu unsurlar karşılığında franchise alan tarafından franchise verene bir franchasing ücreti ödenir. Franchising, franchise verenin sınırlı bir yatırımla ürünleri için yeknesak bir dağıtım ağı kurmasını mümkün kılar, diğer taraf ise markanın bilinirliği ve müşteri potansiyelinden yararlanmaktadır. Örneğin, Starbucks vermiş olduğu franchise ile ağını genişletirken Starbucks franchise sözleşmesine taraf olan franchise alan kişi de bu markanın bilinirliği ve müşteri potansiyelinden yararlanmaktadır.

FRANCHİSE SÖZLEŞMESİNİN ESASLI UNSURLARI

Aşağıda, françhise sözleşmesinde tarafların yükümlülükleri ve sözleşmenin esaslarını oluşturan borçlar kısaca belirtilmiştir. Bunlar Franchise sözleşmesinin esaslı unsurlarıdır.

  • Franchise verenin, fikrî ve sınai unsurları franchise alana kullandırma

Franchise sözleşmesinin esaslı unsurlarından ilki, sözleşmenin konusu olan franchise sistemini meydana getiren fikrî ve sınai unsurlarının diğer tarafın kullanımına sunulmasıdır. Bunun içine marka, işletme adı, işletmeyi ve ürünleri diğerlerinden ayırt etmeye yarayan logo ve benzeri tanıtıcı işaretler ile özgün üretim, pazarlama ve işletim teknikleri girmektedir.

  • Franchise sistemini destekleme ve ücret ödeme borçları

Franchise alanın, sistemin gelişmesine ve sürümü arttırmaya yönelik ticari faaliyetini sadakat ve özen yükümlülüğüne uygun olarak gerçekleştirmesi ve faaliyet sonucunda franchise verene ücret ödemesi franchasing sisteminin diğer esaslı unsurudur.

Sözleşme konusu fikrî ve sınai hakların kullanımı, franchise alan bakımından hem bir hak hem de bir borçtur.

  • Tarafların anlaşması

Her sözleşmenin ana unsuru karşılıklı anlaşmadır. Franchise sözleşmelerinin hayata geçebilmesi için sözleşme taraflarının şartlarda ve sözleşme içeriğinde anlaşması gereklidir.

 

FRANCHİSE (FRANCHASİNG VEYA FRANÇHİSE) SÖZLEŞMESİ NASIL DÜZENLENİR

Hukuki işlemlerde şekil şartı, kanun hükmü ya da sözleşmeyle irade beyanın ortaya çıkışı (yazılı-noter veya tapu huzurunda yapılması gibi) bir şekle bağlanmışsa, bu şekilde yapılması zorunludur. Ancak genel kural olarak sözleşmeler şekle bağlı değildir. Bunun sonucu olarak herhangi bir sözleşme için kanunda şekil şartı ön görülmemişse sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Şekle bağlanmış bir sözleşme, şekil şartı yerine getirilmeden yapılırsa kesin hükümsüzlükle sonuç doğurmayacaktır.

Franchise sözleşmesi, herhangi bir kanun hükmünde geçerlilik şekline bağlanmamıştır. Ancak sözleşme içeriğinde yer alan diğer unsurlarda kanunda belirlenen şekil şartı var ise sözleşmenin bu şartlara uygun olarak düzenlenmesi gereklidir.

Franchasing sözleşmelerinin içinde yer alan ve nerdeyse tüm franchasing sözleşmelerinin esaslı unsuru olan fikri ve sinai hakların kullandırılması yani tescilli bir marka üzerindeki hakların kullandırılması ilgili mevzuat ( 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname) uyarınca yazılı şekle tabidir.

Bu sebeple françhise sözleşmelerinin büyük çoğunluğu marka kullanım hakkını da kapsadığı için franchise sözleşmesinin, geçerli olabilmesi için yazılı şekilde kurulması zorunludur. Ancak Yargıtayın bu husustaki uygulamasında henüz bir netlik bulunmamaktadır, yazılı şekil şartının olup olmayacağı hususunda hakkın kötüye kullanımının da dikkate alınması gerektiği belirtilmektedir.

Bu sebeple franchasing sözleşmesinin esaslı unsurlarından birinin şekil şartına bağlı olması hâlinde, tüm sözleşmenin bu şekil şartına uyularak yapılmasını tavsiye etmekteyiz. Yine taraflar arasında olası ihtilafların ispatı ve taraf yükümlülüklerinin net şekilde belirlenebilmesi için sözleşmenin yazılı olarak yapılması oldukça önemlidir.

FRANCHİSE SÖZLEŞMESİ İÇERİĞİ VE DEĞİŞİKLİK

Franchise sözleşmesinin içeriği sistemin faaliyet göstereceği sektöre, markanın kurumsallığına ve beklentilerine, tarafların ekonomik gücüne ve birçok diğer etkenlere göre değişiklik göstermektedir. Her bir sözleşmenin bu kapsamda ihtiyaca uygun olarak ve ayrıntıları düşünülerek hazırlanması gereklidir.

Bu sebeple franchise veren firmalar, oluşturmayı düşündükleri sistemin ve ticari ağın detaylarını, olası ihtilaf veya sorunları belirleyerek sözleşmelerini hazırlamaktadır. Sözleşme hazırlanırken markanın maddi ve manevi değerleri ile kurumsal kimliğine uygun olmasının yanında ticari hayatta da uygulanabilir olmasına dikkat edilmektedir.

Sözleşmenin ilk kuruluş aşaması fazla detay gerektirdiği ve sistemin faaliyetinin aynı standartta olması için franchasing veren firmaların birçoğu önceden hazırlanmış yazılı sözleşmelerin imzalanmasını ve kendi şartlarının kabul edilmesi talep etmektedirler. Bu yöntemle hem zaman kazanmakta hem de franchise alan tarafa karşı kendi çıkarlarını korumayı amaçlamaktadırlar. Franchise sözleşmesinin alan tarafı, bu durumu çoğu zaman değiştirememekte ya da çok az müdahale edebilmektedir.

Ancak franchise veren tarafın önceden ve tek taraflı olarak hazırladığı sözleşme hükümleri, genel işlem koşulu teşkil etmektedir. Genel işlem koşulu Türk Borçlar Kanunda düzenlenmiştir. Kanuna göre; bir sözleşme ilişkisinde genel işlem koşulu kullanılması ve taraflar arasında bu koşullar sebebiyle bir uyuşmazlık çıkması halinde, sözleşmeye hâkim tarafından müdahale edilebilir ve bazı hükümler sözleşmeden çıkarılabilir ya da geçersizliğine hükmedilebilir.

Franchise sözleşmesinin veren tarafının, bu durumu dikkate alarak genel işlem koşulunu yasaya uygun hale getirmek için, sözleşmenin diğer tarafına bilgilendirme yapması gerekmektedir.  Ancak bu durum yasal hale gelmesi; sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır.

Yapılan bilgilendirmenin açık olması aranmaktadır. Dolayısıyla genel işlem koşulları hakkında örtülü olarak bilgi verildiği ya da franchise alanın bir şekilde bilgi sahibi olduğu ileri sürülerek sorumluluktan kurtulma imkânı yoktur.

Bu hususta bilgilendirme yapıldığı ve bilgilendirmenin kanun aradığı şekilde olduğunun ispat yükü franchise verene aittir.

Bu sebeplerle sözleşmelerin düzenlenmesi ve ön görüşmeler aşamasında profesyonel destek alınması, olası hak kayıplarının ve ihtilafların önüne geçilmesi açısından oldukça önemlidir.

FRANCHİSE VERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Tüm sözleşmelerde olduğu franchasing sözleşmelerinde de tarafların belli hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu kapsamda franchise veren tarafın sorumlulukları aşağıda başlıklar halinde yazılmıştır.

  • Franchise alanı bilgilendirme
  • Franchise alanı destekleme
  • Franchise konusu oluşturan markanın ve kurumsal yapının kullandırılması
  • Tedarik sağlama

FRANCHİSE ALANIN SORUMLULUKLARI

Franchise alan tarafın sorumlulukları başlıklar halinde belirtilmiştir.

  • Françhise sistemini destekleme ve gelişimine katkı sağlama
  • İşlemlerini sadakat ve özenle yerine getirme
  • Tedarik anlaşmasına uygun hareket etme
  • Bölgesel faaliyet anlaşmasına uygun hareket etme
  • Pay ödeme

 

SELÇUKLU HUKUK BÜROSUNUN SÖZLEŞME VE ŞİRKET AVUKATI OLARAK FAALİYETLERİ

Selçuklu Hukuk Bürosu, hem sözleşme avukatı hem de şirket avukatı olarak şirketlere ve şahıslara, ulusal ve uluslararası hukuka uygun olarak sözleşmelerin hazırlanması, hazırlanmış olan sözleşmelerin incelenmesi veya tadil edilmesi, yeni sözleşmeler yapılması ve sözleşmelerin yapılması ile ilgili müzakerelere katılma, ön protokol hazırlama gibi konularda hukuki destek vermekte ayrıca şirketlere yönelik bu genel sözleşmelerin yanında, uzlaşma , gayrimenkul alım satımı gibi değişik sözleşmelere ilişkin olarak da sözleşme hukukunda Ankara ve diğer tüm illerde müvekkillerine hukuki destek sağlamaktadır. Sözleşmelerle ilgili sözleşme hukuku hizmetlerimize buradan ulaşabilirsiniz.

Selçuklu Hukuk Bürosu, şirket avukatı olarak şirketlere veya gerçek kişi tacirlere danışmanlık hizmeti kapsamında her türlü hukuki hizmeti sunmaktadır. Sorunların çözümünde ticari işletmenin ya da şirketin menfaatleri gözetilerek en uygun ve en doğru çözüm yolları sunulmaya çalışılmaktadır. Şirket avukatı olarak sunulan hizmetlere ve detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

 

Av. Arb. Yücel İBİCİ

The post FRANCHİSE (FRANCHİSİNG) NEDİR – FRANCHİSE SÖZLEŞMESİ appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/franchise-franchising-nedir-franchise-sozlesmesi/feed/ 1
SERİ MUHAKEME USULÜ https://www.selcukluhukuk.com/seri-muhakeme-usu/ https://www.selcukluhukuk.com/seri-muhakeme-usu/#respond Thu, 19 Jan 2023 17:36:16 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2317 Seri Muhakeme Usulü Nedir? Seri Muhakeme Usulü CMK m. 250’ de düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcısının yürüttüğü soruşturma evresinin sonunda, CMK m. 250/1’de sayılan suçlarda, Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermediği takdirde, şüphelinin, bu usul hakkında müdafi huzurunda bilgilendirilmesi ve kabul etmesi şartıyla, savcılığın suçun cezasına yarı oranında indirim uygulamak suretiyle belirlediği, yaptırımın da asliye [...]

The post SERİ MUHAKEME USULÜ appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
Seri Muhakeme Usulü Nedir?

Seri Muhakeme Usulü CMK m. 250’ de düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcısının yürüttüğü soruşturma evresinin sonunda, CMK m. 250/1’de sayılan suçlarda, Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermediği takdirde, şüphelinin, bu usul hakkında müdafi huzurunda bilgilendirilmesi ve kabul etmesi şartıyla, savcılığın suçun cezasına yarı oranında indirim uygulamak suretiyle belirlediği, yaptırımın da asliye ceza mahkemesi tarafından denetlenerek hüküm kurulması ile uygulanan yargılamaya seri muhakeme usulü denir.

Seri muhakeme usulü, özellikle yoğun ceza davalarının hızlı bir şekilde yargılanmasını sağlayan bir hukuk sistemi prosedürüdür. Bu usulde, birden fazla ceza davası aynı mahkemede veya aynı hakim tarafından bir arada ele alınır, böylece yargılama süreçleri daha verimli hale gelir ve mahkemelerin iş yükü azalır. Seri muhakeme usulü, ceza davalarının daha hızlı sonuçlanmasını sağlamak amacıyla kullanılır ve genellikle benzer suçlarla ilgili davalarda uygulanır. Bu sayede ceza davaları daha etkin bir şekilde yönetilebilir ve adalet sistemi daha verimli çalışabilir.

Özetle, Cumhuriyet savcısı şüpheli hakkında iddianame düzenlemek için yeterli şüpheye ulaşsa bile sanık kabul ederse iddianame düzenlemeden, indirim uygulayarak talepname hazırlar ve bu talepnameyi mahkemeye sunar. Mahkeme ise talepnameyi denetleyerek hukuka uygun ise hükmü kurar.

Seri Muhakemeye Tabi Suçlar

CMK m. 250/1 de sayılan suçlar;
(1) Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),
2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),
3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),
4. Gürültüye neden olma (madde 183),
5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),
6. Mühür bozma (madde 203),
7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),
8. Kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra),
9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268),
suçları.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar.
c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç.
d) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç.
e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.

Seri Muhakeme Usulünün Uygulanamayacağı Durumlar Nelerdir?

  • Suçun iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi,
  • Bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması,
  • Yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik,
  • Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması, hallerinde uygulanmaz.

Ayrıca Suç; ön ödeme veya uzlaştırma kapsamında ise öncelikle bu yöntemler uygulanır.

Seri Muhakeme Usulü Ne Kadar Sürer – Süreç Nasıl İlerler?

1. Cumhuriyet savcılığı tarafından başlatılan Soruşturma sonrasında deliller toplanır ve ifade veya ifadeler alınır. Şüpheli hakkında yeterli delil elde edilir ve diğer şartlar da sağlanırsa seri muhakemeye tabi suçlarda seri muhakeme usulü uygulanmak zorundadır.

Seri muhakemeye tabi suç, seri muhakeme usulüne tabi olmayan başka bir suç ile birlikte işlenirse bu durumda dosyalar hakkında ayırma kararı verilir.

2. Şüpheli seri muhakeme usulü hakkında müdafi huzurunda bilgilendirilir, bu bilgilendirmeyi Cumhuriyet Savcısı ya da kolluk yapabilir. Bilgilendirmenin ardından yine müdafi huzurunda Cumhuriyet Savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif edilir. Şüpheliye teklifi düşünmesi için bir aya kadar makul süre verilir. Eğer şüpheli bu usulü kabul edecekse bunu müdafi huzurunda yapar.

3. Teklifin kabul edilmesi ile Cumhuriyet Savcısı; suçun alt ve üst sınırını arasında temel cezayı tespit eder ve TCK m.61’i göz önünde bulundurarak cezayı bireyselleştirir ve sonuç cezada yarı oranında indirim uygulayarak yaptırımı belirler.

TCK m. 62’de sayılan takdiri indirim nedenleri uygulanmaz.

Sonuç olarak belirlenen hapis cezası, koşullar sağlanıyorsa TCK m. 50’ye göre seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya TCK m.51’e göre ertelenebilir.
Hapis cezası yerine uygulanabilecek seçenek yaptırımlar:

  •  Adli para cezası
  •  Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi
  •  En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme
  •  Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma
  •  Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma
  • Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma şeklinde sıralanabilir.

4. Cumhuriyet Savcısı tarafından talepname hazırlanır. Bu talepname ile şüpheli hakkında görevli mahkemeden seri muhakeme usulünün uygulanması yazılı olarak talep edilir. Talep yazısı isnat olunan suç, olay ve yaptırım ile uygulanması talep edilen kişiselleştirme kurumlarını içermelidir.

Eğer mahkeme talepnamede eksik veya hata tespit ederse bu noktalar belirtilerek Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu noktalar düzeltilerek yeniden mahkemeye gönderilir.

5. Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda müdafi dinlenir. Eğer şartlar sağlanmışsa talepname hükme bağlanır aksi durumda talep reddedilir ve soruşturma genel hükümlere göre sonuçlandırılması için C. Savcılığına gönderilir. Seri Muhakeme Usulünde kişi, hakkında hükmolunan cezaya karşı itiraz yoluna gidilebilir.

6. Seri muhakeme sürecinin tamamı bir-iki ay gibi kısa zaman zarfında sonuçlandırılır.

Seri Muhakeme Usulüne Katılmamanın Sonucu Nedir?

Şüpheli mazeretsiz olarak mahkeme huzuruna gelmezse seri muhakeme usulünden vazgeçmiş sayılır.

Seri Muhakeme Usulünde HAGB Uygulanır Mı?

Seri muhakemeye tabi suçlar dolayısıyla seri muhakeme usulü sonucunda yapılan yargılama sonunda şartları var ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB)’ye karar verilebilir. HAGB (Hükmün açıklanmasının geri bırakılması) hakkındaki detaylı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Seri Muhakeme Usulünde İtiraz Nasıl Yapılır?

Cumhuriyet Savcısının talep ettiği ve mahkemenin verdiği karara karşı itiraz yoluna başvurulabilir. İtiraz seri muhakeme kararı veren mahkemeye yapılır. Kararı veren mahkeme itirazı yerinde bulursa kararı düzeltir, itirazı yerinde bulmazsa kararın incelenmesi için yetkili merciye gönderir.

Seri muhakeme usulünde kararlar Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşir bu sebeple seri muhakeme sonucunda verilen karara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilebilir.

Seri Muhakeme Usulü Hakkında Kısa Bilgiler

  1. Şüpheli iddianamenin düzenlenmesine kadar seri muhakemeye tabi suç için Cumhuriyet Savcısına başvurarak seri muhakeme usulünün uygulanmasını talep edebilir.
  2. Şüpheli mahkeme tarafından hüküm kuruluncaya kadar seri muhakeme usulünün uygulanması kararından vazgeçebilir.
  3. Seri muhakeme usulü tamamlanamazsa veya soruşturma genel hükümlere göre sonuçlandırılırsa şüphelinin seri muhakeme usulünün uygulanması için verdiği beyanlar, imzaladığı belgeler aleyhinde delil olarak kullanılamaz.
  4. İştirak halinde işlenen suçlarda her şüphelinin bu usulün uygulanmasını kabul etmesi gerekir.

Selçuklu Hukuk Bürosu – Ceza Avukatı

Selçuklu Hukuk Bürosu ekibi uzman ceza avukatı hizmeti sunmaktadır. Ceza avukatı olarak mağdur – şüpheli – sanık konumunda olan kişilere Ankara ve diğer tüm illerde danışmanlık ve avukatlık hizmeti sunmaktadır.
Selçuklu Hukuk Bürosu, seri muhakemeye tabi suçlarda uzman ceza avukatı olarak, müvekkillerinin en iyi sonuca ulaşması için Ankara ve diğer tüm illerde avukat hizmeti sunmaktadır.

Av. Arb. Muhammed Ali BEDÜK
Stj. Av. Furkan KILIÇ

The post SERİ MUHAKEME USULÜ appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/seri-muhakeme-usu/feed/ 0
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI – HAGB NEDİR ? https://www.selcukluhukuk.com/hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasi-hagb-nedir/ https://www.selcukluhukuk.com/hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasi-hagb-nedir/#comments Sat, 14 Jan 2023 22:10:14 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2311 Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması – HAGB Nedir? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu, CMK m. 231 ve devamında düzenlenmiştir. Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması  MADDE 231 – (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.  (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun [...]

The post HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI – HAGB NEDİR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması – HAGB Nedir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu, CMK m. 231 ve devamında düzenlenmiştir.

Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması

 MADDE 231 – (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.

 (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.

 (3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.

 (4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.

 (5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

 (6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

  1. a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
  2. b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
  3. c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

 (7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

 (8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (EKLENMİŞ CÜMLE RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/72) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

  1. a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
  2. b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
  3. c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

 (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

 (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

 (13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

 (14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasa’nın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) özetle; sanık hakkında kurulan hükmün eğer sanık, denetim süresi içerisinde yükümlülüklerine uygun davranması halinde hukuki bir sonuç doğurmayacağını ifade eder. Yani sanık bu denetim süresinde kasten bir suç işlemez ise, denetim süresinin sonunda dava düşer ve adeta sanık suçtan önceki durumuna geri döner.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları – HAGB şartları Nelerdir?

  1. Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki (2) yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olmalı,

Suçun taksirle veya kasten işlenmesi önem arz etmez. Önemli olan hükmolunan cezanın süresidir.

Hapis cezasından çevrilen adli para cezalarında HAGB uygulanamaz ancak adli para cezalarının doğrudan verildiği hallerde HAGB uygulanabilir.

  1. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

Burada önemli olan cezanın süresi değildir. Önemli olan suçun kastla mı taksirle mi işlendiğidir. Örneğin daha önceden taksirle işlenen bir suçtan dolayı 3 yıl hapis cezası alan bir kimse hakkında HAGB kurumu uygulanabilirken kasten işlenen bir suçtan dolayı daha önceden 3 ay hapis cezası alan bir kimse hakkında HAGB kurumu uygulanamaz.

  1. Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

Sanığın duruşma aşamalarında ve savunmasındaki söylem ve davranışlarında mahkemenin ulaşacağı kanaate göre karar verilir.

  1. Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

 

Manevi zarar veya dolaylı zararlar bu şarta dahil değildir. Örneğin mala zarar verme suçu işlenmişse bu suçtan dolayı oluşan zararın tazmin edilmesi gerekmektedir. Örneği açmak gerekirse mala zarar verme suçunun, araç camının kırılması olduğunu ve cam bedelinin 2.000,00-TL olduğunu varsayalım. Bu örneğe göre sanığın HAGB kapsamından yararlanabilmesi için mağdurun cam zararını yani 2.000,00-TL’sini ödemesi gereklidir. Aksi halde HAGB’nin diğer şartları tamam olsa bile sanığın bu kurumdan yararlanması mümkün olmayacaktır. Ancak mala verilen zarar sonucu manevi olarak etkilendiğini söyleyen mağdurun istediği manevi tazminat bu kapsama girmez.

  1. Bu şartlar sağlanırsa ve sanık HAGB kararının verilmesini kabul ederse HAGB kararı verilir.

Mahkemenin HAGB kararı verebilmesi için sanığın bunu açıkça kabul etmesi gereklidir. Aksi halde mahkeme HAGB kararı veremeyecektir.

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Verilemeyecek Suçlar Nelerdir?

Genel kural, yukarıdaki şartlar oluştuğunda HAGB kurumunun uygulanmasıdır ancak özel kanunlarda belirtilen HAGB kararı verilemeyecek suçlar hakkında bu kurum uygulanamayacaktır.

  • 1.477 sayılı disiplin mahkemeleri kuruluşu, yargılama usulü ve disiplin suç ve cezaları hakkında kanun kapsamında disiplin suç ve cezaları.
  • 2.Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu.
  • 3.Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar.
  • 4.Disiplin hapsi ve tazyik hapsi gerektiren fiiller.
  • 5.İcra İflas Kanunu’nda yer alan suçlar
  • 6.İmar kirliliğine neden olma suçu
  • 7.Şike ve teşvik suçları
  • 8.6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında kalan suçlar

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Süreci Nasıl İşler?

Yapılan yargılamada sanık hakkında 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası verilmiş olması gerekmektedir.

Sanık HAGB kararının verilmesini kabul etmelidir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinde sanık 5 yıl süre (sanık 18 yaşından küçük ise denetim süresi 3 senedir) ile denetim altına alınır. Bu 5 yıl içinde en fazla 1 yıl için sanık hakkında;

  • Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
  • Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
  • Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

Kararı verilebilir.

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararından Sonra Suç İşlenirse – (HAGB Suç İşleme) Ne Olur?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kesinleştikten sonra kasıtlı bir suç işlenirse mahkeme hükmü açıklar ve hükmün sonuçları sanık hakkında uygulanır.

Mahkeme açıklamasını geri bıraktığı hükümde bir değişiklik yapamaz, ceza miktarını değiştiremez ancak mahkeme HAGB kararı verirken kullanmadığı erteleme veya seçenek yaptırımlara çevirme yollarına başvurabilir.

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararından Sonra Tekrar HAGB Verilebilir Mi – 2 Kez HAGB Verilebilir Mi?

HAGB karar verilen sanık hakkında kural olarak ikinci kez HAGB verilemez. Diğer bir anlatımla sanık, denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlerse bu suçla ilgili tekrar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Ancak uygulamada bazı durumlarda istisna yapıldığı görülmektedir.

 

HAGB Kararı Adli Sicil Belgesinde (Sabıka Kaydında) Gözükür mü – HAGB Sicile İşler mi ?

HAGB kararları kişinin e-devletten veya adliyelerden aldığı adli sicil belgesinde görünmemektedir. Bu sorunun cevabını HAGB kararı sicile işlenmez, olarak verebiliriz. Böylelikle HAGB kararlarının 3. kişilerce öğrenilmesinin önüne geçilmiştir.

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Nereye Kaydedilir?

HAGB kararları, bu kararlara özel bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlara hakim ve savcılar soruşturma veya kovuşturma için gerekli olursa bakabilirler.

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Memurluğa Etkisi Nedir – HAGB Memurluğa Engel Mi?

Memur olmak isteyen kişiler, HAGB kararı memurluğa engel mi sorusunun cevabını merak etmektedirler.

657 sayılı Devlet Memurları kanununa göre kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası alınmasının memurluğa engel teşkil ettiği belirtilmiştir. HAGB kararı ise teknik anlamda bir hüküm olmadığından memurluğa engel teşkil etmez. Yani HAGB kararı olan kişinin diğer şartları taşıması halinde memur olmasına engel bir durum bulunmamaktadır.

 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına İtiraz Süresi ve İtiraz Mercii Neresidir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir hüküm niteliğinde olmadığından bu kararlar hakkında istinaf ve temyiz yoluna başvuru yapılamaz. HAGB kararlarına karşı ancak kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz HAGB kararı veren mahkemeye bir dilekçe ile veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Kararı veren mahkeme itirazı yerinde bulursa kararı düzeltir, itirazı yerinde bulmazsa kararın incelenmesi için yetkili merciye gönderir.

 

HAGB kararlarına itirazları değerlendiren merciler şu şekildedir:

Asliye ceza mahkemesinin HAGB kararına itirazın incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine yapılır.

Ayrıca Çocuk Mahkemeleri ve Fikri Sınai Ceza Mahkemeleri, Asliye Ceza Mahkemesi gibi kabul edildiğinden, bu mahkemelerin kararlarına itirazlarda da bu usul uygulanır.

Asliye Ceza Mahkemesi’nin HAGB itirazlara örnek:

Ankara 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına yapılan itiraz, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmalıdır.

Ağır ceza mahkemesinin HAGB kararlarına itiraz ise:  HAGB kararını veren ağır ceza mahkemesinin sıra numarasını izleyen ağır ceza mahkemesine yapılır. HAGB kararı veren mahkeme o adliyedeki tek ağır ceza mahkemesi ise, HAGB karına itiraz en yakın ağır ceza mahkemesine yapılır.

Ağır Ceza Mahkemesi’nin HAGB itirazlara örnek:

Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı yapılan itiraz, Ankara 38. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenir.

Yargıtay kararlarına göre HAGB itiraz dilekçesi incelemek üzere kendisine gönderilen mahkeme, itiraz edilen kararı hem usul hem esas açısından denetimden geçirecektir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz, henüz etkin bir kanun yoluna dönüşmüş değildir. Yapılan itirazlar hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmektedir.

 

Av. Arb. Muhammed Ali BEDÜK

Stj. Av. Furkan KILIÇ

 

The post HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI – HAGB NEDİR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasi-hagb-nedir/feed/ 16
EYT HESAPLAMA – EYT NEDİR ? https://www.selcukluhukuk.com/eyt-hesaplama-eyt-nedir/ https://www.selcukluhukuk.com/eyt-hesaplama-eyt-nedir/#respond Mon, 09 Jan 2023 15:48:09 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2305 EYT NEDİR ? Bir sigortalının yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunabilmesi için öncelikle sigortalılık süresi, prim gün sayısı ve yaş şartını birlikte yerine getirmesi zorunluluğu bulunmaktadır ve bahsi geçen iş bu şartların tayininde ise sigortalının ilk işe giriş tarihine göre belirleneceği ise aşikardır. Bu doğrultuda sosyal güvenlik mevzuatlarında yapılan revizeler ve düzenlemeler neticesinde; 08.09.1999 tarihinden önce [...]

The post EYT HESAPLAMA – EYT NEDİR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
EYT NEDİR ?

Bir sigortalının yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunabilmesi için öncelikle sigortalılık süresi, prim gün sayısı ve yaş şartını birlikte yerine getirmesi zorunluluğu bulunmaktadır ve bahsi geçen iş bu şartların tayininde ise sigortalının ilk işe giriş tarihine göre belirleneceği ise aşikardır.

Bu doğrultuda sosyal güvenlik mevzuatlarında yapılan revizeler ve düzenlemeler neticesinde; 08.09.1999 tarihinden önce sigortalılık başlangıcı yapan sigortalılar için yaş şartı aranmazken, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aktüer dengesini de sağlamak adına 4447 Sayılı Kanun ile geriye dönük olarak kademeli yaş düzenlemesine gidilmiştir.

İşte tam bu aşamada; 4447 Sayılı düzenleme ile getirilen yaş şartı “emeklilikte yaşa takılanlar” statüsünü doğurmuş ve pek çok kişi sigortalılık süresi ve prim günü şartını yerine getirirken, hizmet başlangıç tarihine göre belirlen yaş şartını sağlayamadığı için yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunamamış ve zorunlu olarak çalışma hayatını devam ettirmek zorunda kalmıştır.

EYT nedir sorusunun kısaca cevabı bu şekildedir. Yani EYT, emekli olabilmek için yaş sınırı dışındaki şartları tamam olan olan ancak yaş sınırı dolayısıyla emekli olamayanlara verilen isimdir.

EYT DE PRİM GÜNÜ KAÇ OLMALI ?

“Emeklilikte Yaşa Takılanlar” olarak adlandırılan iş bu sigortalılar için uzun bir aradan sonra yapılan düzenleme neticesinde “yaş” şartı ile koşullarda değişikliğe gidilmiştir.

Henüz yasalaşmayan iş bu değişikliği içerir kanun tasarısı ile ilk etapta kadın sigortalılar için 20 yıl, erkekler için 25 yıl sigortalılık süresini ve 5000 prim gününü sağlayan sigortalılar bakımından yaş şartının kaldırılması yönünde olduğu dile getirilmiştir.

Ancak yapılan açıklamalara dair kanun tasarısının TBMM Genel Kurulu’nda gerçekleşecek yasalaşma süreci sonrasında “Emeklilikte Yaşa Takılanlar” sigortalılar grubu için tüm şartlar daha detaylı olarak açıklanabilir hale gelecek ve yasalaşma süreci sonrası belirlenen tüm şartlar ayrıca sigortalılar ile  paylaşılacaktır.

EYT HESAPLAMA

Son günlerde sorulan EYT hesaplaması nasıl yapılır veya ETY şartlarını sağlıyor muyum talepleriyle ilgili en doğru cevaplar kanun düzenlemesinden sonra yapılabilecektir.

EYT – SİGORTA BAŞLANGICINI ÖNCEKİ TARİHE ALABİLİR  MİYİM ?

İzah edildiği üzere tam olarak netleşmese de EYT kapsamında çıkacak yasadan yararlanabilmek için sigorta başlangıcının 08.09.1999 tarihinden önce olması gerekmektedir. Dolayısıyla bu tarihten sonra sigortalı olan hizmet başlangıcı geri çekip çekemeyeceklerini merak etmektedirler. Bunun sağlanması şartları varsa mümkün olabilmektedir.

Bu kapsamda açılacak hizmet tespiti davası, eksik kalan prim günü şartının sağlanması bakımından ise erkek sigortalılar için askerlik borçlanması, kadın sigortalılar için doğum borçlanması ve her halükarda yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen sürelerin borçlandırılması hususundaki dava ve işlemlerin büyük bir ciddiyetle yapılması ve iş bu kanun ile aranan şartların yerine getirilmesi yönünde de adımların atılması gerekmektedir.

Av. Arb. Emine ERDOĞAN PAKSOY

The post EYT HESAPLAMA – EYT NEDİR ? appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/eyt-hesaplama-eyt-nedir/feed/ 0
ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ 2023 https://www.selcukluhukuk.com/anlasmali-bosanma-protokolu-2023/ https://www.selcukluhukuk.com/anlasmali-bosanma-protokolu-2023/#respond Thu, 05 Jan 2023 17:11:48 +0000 https://www.selcukluhukuk.com/?p=2273 ANLAŞMALI BOŞANMA NEDİR ? Anlaşmalı boşanma teknik olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde düzenlenen genel boşanma sebeplerindendir. Evli eşlerin boşanabilmesi için mutlaka hakim kararı gerekmektedir. Dolayısıyla, “ eşime boşanma davası açmak istiyorum veya boşanmak istiyorum” diyen kişinin aile mahkemesine müracaat etmesi gereklidir. Boşanma, tarafların anlaşması ile olabileceği gibi çekişmeli olarak da ileri sürülebilir. [...]

The post ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ 2023 appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
ANLAŞMALI BOŞANMA NEDİR ?

Anlaşmalı boşanma teknik olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde düzenlenen genel boşanma sebeplerindendir. Evli eşlerin boşanabilmesi için mutlaka hakim kararı gerekmektedir. Dolayısıyla, “ eşime boşanma davası açmak istiyorum veya boşanmak istiyorum” diyen kişinin aile mahkemesine müracaat etmesi gereklidir. Boşanma, tarafların anlaşması ile olabileceği gibi çekişmeli olarak da ileri sürülebilir.

Anlaşmalı boşanmak için aşağıda belirtilen şartların sağlanması ve her iki tarafından anlaşarak boşanmaya karar vermesi gereklidir. Anlaşmalı boşanma davası, tarafların gerçekten boşanmak istemesi sebebiyle açılabileceği gibi danışıklı işlemler için de anlaşmalı boşanma davaları açıldığı görülmektedir. Örneğin yetim aylığı alınması, eşin borcu sebebiyle malların takipten ve hacizde kurtarılması gibi amaçlarla anlaşmalı boşanma davası açılabilmektedir. Ancak bu durumun mahkemece araştırılması mümkün değildir. Yani tarafların ne için boşandıklarını mahkemede açıklama zorunluluğu yoktur.

Çekişmeli boşanma davası olarak başlayan davalarda da tarafların anlaşmalı boşanma ile boşanma sürecini tamamlaması mümkündür. Hatta çekişmeli boşanma davası olarak başlayıp devam eden ve temyiz aşamasına gelmiş dosyalarda dahi anlaşmalı boşanma protokolü sunularak anlaşmalı boşanma gerçekleştirilebilir. Özetle anlaşmalı boşanma: Eşlerin boşanmak için, aile mahkemesine başvuru yaparak hızlıca boşanmalarına imkan veren bir düzenlemedir diyebiliriz.

ANLAŞMALI BOŞANMA ŞARTLARI NELERDİR ?

  1. Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması
  2. Mahkemeye başvuru yapılması
  3. Tarafların iradesine uygun anlaşmalı boşanma protokolünün düzenlenmesi
  4. Tarafların bizzat ve aynı anda mahkemeye katılması
  5. Anlaşmalı boşanma protokolünün mahkeme hakimince uygun bulunarak boşanma kararı verilmesi

 

Anlaşmalı boşanma için evlilik birliğinin en az bir yıl sürmesi, mahkemeye eşlerin birlikte başvurması veya bir eşin açtığı anlaşmalı boşanma davasını diğerinin kabul etmesi halinde gerçekleşebilir. Bu durumda boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi yani anlaşmalı boşanma protokolünü uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak mahkemeye sunulan anlaşmalı boşanma protokolünde gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir.

Anlaşmalı boşanma şartlarından ilki evlilik süresinin en az bir yıl sürmüş olmasıdır. Aksi halde açılacak anlaşmalı boşanma davasının reddine karar verilebilir. Evliliğin bir yıl sürüp sürmediğini mahkeme re’sen araştıracaktır. Ancak bu bir yıllık sürenin birlikte geçmiş olması gerekli değildir. Yani eşler ayrı yaşamış olsalar bile bir yıllık evlilik süresi dolmuşsa anlaşmalı boşanma şartları sağlanmış sayılır.

Anlaşmalı boşanma şartlarının ikinci ise mahkemeye başvuru yapılmış olmasıdır. Başvuru birlikte yapılabileceği gibi taraflardan birisinin dava açması, diğer tarafında bu davayı kabul etmesi şeklinde de yapılabilir. Anlaşmalı boşanma şartlarının üçüncüsü, anlaşmalı boşanma protokolünün tarafların iradesine uygun olarak düzenlenmesidir. Tarafların iradesini zorlayıcı bir durum var ise ya da iradesine aykırı olarak eşlerden birisi anlaşmalı boşanma sürecine zorlanmışsa anlaşmalı boşanma yapılması mümkün değildir. Anlaşmalı boşanma protokolünün tarafların iradesine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin denetlenmesi için mahkeme tarafları duruşmaya çağırarak, protokol şartlarını bizzat taraflara soracaktır. Bu sebeple tarafların aynı anda mahkemede hazır bulunması gereklidir. Dolayısıyla anlaşmalı boşanma şartlarının dördüncüsüne, tarafların aynı anda ve bizzat mahkemeye katılması ve mahkemece dinlenmesi diyebiliriz. Anlaşmalı boşanma şartlarının beşincisi ise anlaşmalı boşanma protokolünün mahkemece uygun bulunmasıdır.

ANLAŞMALI BOŞANMA DİLEKÇESİ (BOSANMA DİLEKCE)

Anlaşmalı boşanma dilekçesi ya da halk arasında kullanılan boşanma dilekcesi hazırlanırken dikkatli davranılması gereklidir. Bu sebeple uzman boşanma avukatından destek alınmasını tavsiye ederiz. Ancak örnek olması için anlaşmalı boşanma dilekçesi örneğini aşağıda paylaşmaktayız.

… AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DAVACI :

ADRES :

DAVALI :

ADRESİ :

KONU : Anlaşmalı olarak boşanma istemimizi içerir.

AÇIKLAMALAR :

1-) Taraflar, …/…/… tarihinden bu yana evlidirler. Dilekçemiz ekinde (EK1) sunduğumuz aile nüfus kaydı örneğinden de anlaşılacağı üzere, bu evlilikten … ve … adlarında iki çocuk sahibi olmuşlardır. Çocuklardan biri …, diğeri ise … yaşında olup, her ikisi de küçüktür.

2-) Taraflar arasında uzunca bir süredir devam etmekte olan anlaşmazlık, sosyal ve kültürel anlamda farklılıkların zamanla ortaya çıkması nedeniyle giderek artmış ve nihayetinde ortak yaşamı çekilmez hale getirmiştir.

3-) Söz konusu farklılıklara rağmen taraflar, çocuklarına karşı duydukları derin sevginin de etkisiyle, birbirilerine olan sevgi ve saygılarını tamamen yitirmeden ve çocukları bakımından mümkün olduğunca yumuşak bir geçiş yapabilmek amacıyla, ekteki …/…/… tarihli anlaşmalı boşanma protokolünü hazırlamış ve hiçbir etki altında kalmaksızın, anılan protokolü imzalamışlardır.

4-) Taraflar arasında önceden kararlaştırıldığı üzere ve anılan protokol hükümleri çerçevesinde, mahkemenizce boşanmaya karar verilmesini teminen işbu davayı açmak zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ DELİLLER : Aile nüfus kaydı örneği, kimlik cüzdanı fotokopileri, …/…/… tarihli anlaşmalı boşanma protokolü, tanık beyanları.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, tarafların ekli anlaşma protokolü hükümleri çerçevesinde boşanmalarına karar verilmesini, saygıyla, talep ederiz. …/…/…

ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ 2023

Boşanmak istiyorum diyen ve boşanma sürecini hızlıca bitirmek isteyen tarafların anlaşmalı boşanmaya karar vermesi en uygun çözüm olacaktır. Anlaşmalı boşanma protokolüne, boşanmanın sonuçlarını düzenleyen anlaşma da diyebiliriz. Taraflar bu iradelerini yazılı şekilde yapabilecekleri gibi sözlü olarak da mahkemede açıklayabilirler. Ancak yazılı protokol yapılmaması halinde, taraflar anlaşmaya vardıkları konularda mahkeme huzurunda yanılabilir ya da inkar edebilir, taraflar arasında ihtilaf çıkabilir. Böyle bir halde mahkeme hakimi anlaşmalı boşanmayı kabul etmeyebilir ve dava çekişmeli boşanma davasına dönüşebilir. Bu sebeple Selçuklu Hukuk Bürosu Ankara boşanma avukatı olarak, anlaşmalı boşanma protokolünün yazılı olarak yapılmasını tavsiye etmekteyiz.

Anlaşmalı boşanma protokolünde aşağıdaki hususlarda anlaşma sağlanmalıdır;

  • Boşanmanın malî sonuçları hususunda anlaşma sağlanmalıdır.
  • Nafaka konusunda anlaşma sağlanmalıdır.
  • Varsa çocukların velayeti konusunda anlaşma sağlanmalıdır.
  • Çocuklarla kişisel ilişki konusunda anlaşma sağlanmadır.

Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davalarında, tarafların boşanmanın tüm mali sonuçları ile çocukların durumları üzerinde anlaşmaları ve bu anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması gerekir. Anılan maddede, boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174. maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182.maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Protokol, sadece düzenlediği konular yönünden tarafları bağlayacak olup, diğer alacak ve borç ilişkileri yönünden esas alınamayacaktır.

Boşanma davalarında bir an önce boşanma kararı alabilmek için taraflar aceleci tavırlarıyla hem kendilerinin hem de ortak çocuklarının menfaatlerini tehlikeye atabilirler, onları sıkıntılara sokabilirler. Bu sebeple anlaşmalı boşanma protokolü hazırlanırken çok dikkatli olunması, tüm unsurların yer almasına önem verilmesi gereklidir. Dolayısıyla bu aşamada uzman boşanma avukatından destek alınması ya da en azından görüş alınmasını tavsiye ederiz. Protokolde eksiklik veya kanuna aykırı bir durum olması halinde hakim, tarafların ve çocukların yararlarını dikkate alarak anlaşma protokolünde gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişiklikler taraflarca kabul edilmelidir. Aksi halde anlaşmalı boşanma karar verilemez. Hakim tarafından yapılan bu değişiklikler anlık olarak duruşma esnasında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla duruşmaya hazırlıklı gidilmesi, hakim tarafından olası değişikliklere karşı en uygun seçeneğin bulunması için önemlidir.

ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ ÖRNEĞİ 2023

Anlaşmalı boşanma protokolü örneği aşağıda gösterilmektedir. Ancak olaya ve duruma göre protokolün değiştirilmesi gerekecektir. Bu sebeple uzman boşanma avukatından destek alınmasını tavsiye ederiz.

ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ

TARAFLAR: 1-) (Ad, Soyad, Adres, T.C. Kimlik No)

2-) (Ad, Soyad, Adres, T.C. Kimlik No)

Yukarıda isimleri yazılı bulunan taraflar, hiçbir baskı altında kalmadan, kendi hür iradeleri ile boşanmaya karar vererek, boşanmanın mali sonuçlarını ve müşterek çocukların durumlarını düzenleyen ve işbu protokolü, …/ …/ … tarihinde imzalayarak, … Aile Mahkemesi’ne verdikleri anlaşmalı boşanma dilekçesine ekinde, anılan mahkemeye sunmuşlardır.

PROTOKOL MADDELERİ:

  1. Yukarıda kimlik bilgileri yazılı olan biz, boşanma isteğinde bulunuyor ve aşağıdaki hususlarda anlaşarak boşanmayı kabul ediyoruz.
  2. Halen … adresinde kain bulunan ve boşanmadan önce son olarak birlikte oturulan konutta, eşlerden … ikamet etmeye devam edecektir. Burada bulunan ev eşyalarının tamamı, ikamet etmeye devam eden eşte kalacaktır.
  3. Eşlerden …, sadece şahsi eşyalarını alarak, boşanma kararının verildiği tarihten itibaren en geç .. gün içinde anılan konuttan ayrılacaktır.
  4. Ortak çocuğun … ’ın velayeti, eşlerden …’da kalacaktır.
  5. Eşlerden …, ortak çocuk/çocuklar …’yı, boşanma kararının kesinleşmesini izleyen ay başından geçerli olmak üzere, her ayın … hafta sonunda/ …günlerinde, dini bayramların … gününde/günlerinde yatılı olarak yanına alacaktır. Ancak, ortak çocuk ile birlikte yatılı olarak geçirilecek olan süre, … günü geçmeyecektir. Belirlenen günlerin dışındaki görüşme taleplerinin, velayet hakkını kullanan eşe en az bir gün önceden telefonla haber verilmesi gerekmektedir. Görüşme talepleri, mücbir sebepler haricinde, velayet hakkını kullanan eş tarafından ret edilemez.
  6. Eşlerden …, ortak çocuğun/çocukların eğitim-öğretim masrafları ve bakım giderleri için, boşanma kararının kesinleşmesini izleyen ay başından geçerli olmak üzere, her ay … TL.’yi, velayet hakkını kullanan eş adına ayrıca açılacak banka hesabına, iştirak nafakası adı altında ve ilgili bulunduğu ayın …’ini geçmeyecek şekilde, her ay düzenli olarak yatıracaktır. Belirlenen meblağ, her yıl, ortak çocuğun/çocukların ihtiyaçları ve nafaka yükümlüsü eşin gelir durumu gözönünde bulundurulmak kaydıyla, her yıl ÜFE –TÜFE oranında artırılacaktır. Ortak çocuğun/çocukların ihtiyaçlarında haklı veya beklenmedik nedenlerle meydana gelecek olağanüstü artış veya nafaka yükümlüsü eşin gelirinin beklenmedik ölçüde artması halleri müstesnadır. Ancak, bu hallerde dahi, artırım oranı, yıllık ÜFE – TÜFE oranını geçemez.
  7. Taraflar, işbu boşanma nedeniyle, birbirilerinden tazminat adı altında herhangi bir ödence talep etmemektedirler. Taraflardan her biri, avukatlık ücreti de dahil olmak üzere, kendi payına düşen yargılama giderlerinden sorumlu olacaktır.
  8. Eşlerden …’e takılan ziynetlerin tamamı, adı geçende kalacak ve kendisinden bu nedenle maddi içerikli hiçbir istemde bulunulmayacaktır.
  9. Eşlerden …, boşanmadan sonra kendi ailesinin soyadını kullanacaktır.
  10. İşbu boşanma protokolü, … olmak üzere, … adresinde ve …/…/… tarihinde düzenlenerek, taraflarca imza altına alınmıştır.

ANLAŞMALI BOŞANMA KAÇ GÜN SÜRER ?

Boşanma kararı alan kişilerin en çok merak ettiği “ anlaşmalı boşanma kaç gün sürer” sorusunu bu başlık altında cevaplamaya çalışacağız. Anlaşmalı boşanma süreci ortalama 1-2 aylık zaman diliminde tamamlanabilir. Bu süreyi, tarafların hazırlığı, mahkemenin yoğunluğu, adli tatilde hakimin çalışıp çalışmaması ve mahkemenin duruşma günü vermesinde belirlediği kriterler etkilemektedir. Ancak izah edildiği gibi “ anlaşmalı boşanma kaç gün sürer” sorusuna, 1-2 ay içinde tüm sürecin bitirilmesi ve tarafların bekar statüsüne geçmesi mümkündür, şeklinde cevap verilebilir.

BOŞANMA DAVASI ÜCRETİ NE KADARDIR ?

Herhangi bir dava açarken olduğu gibi anlaşmalı boşanma davası açarken de devlete bir miktar harç ve gönderilecek tebligatlar için gider avansı ödenmesi gereklidir. Bu ücret, her yıl belirlenen harç miktarı ve posta masraflarına göre değişiklik göstermektedir. Bu sebeple boşanma davası ücreti ne kadardır sorusunun dava açılmasına karar verildiği tarihteki harçlara göre cevaplanması doğru olacaktır. Ancak boşanma davası ücreti, boşanmak isteyen kişileri zorlayacak yükseklikte değildir.

ANLAŞMALI BOŞANMA AVUKATI NE İŞ YAPAR ?

Boşanmak istiyorum diyen veya boşanma sürecine giren kişiler, anlaşmalı boşanma avukatı veya uzman boşanma avukatı ne iş yapar sorusunu merak etmektedirler. Uzman boşanma avukatı, hem sürecin stresini hem de bir çok zorluklarını müvekkiline yansıtmadan boşanma sürecinin tamamlanmasını amaçlar. Özellikle anlaşmalı boşanma avukatlığı, anlaşmalı boşanma sürecini kontrollü ve usulüne uygun şekilde bitirilmesinde önem arzeder. Anlaşmalı boşanma avukatı ya da diğer adıyla uzman boşanma avukatı bu süreçte müvekkilinin haklarını koruduğu gibi, tarafların süreci uğraşmadan ve hataya düşmeden bitirmelerine yardım eder. Bu kapsamda anlaşmalı boşanma avukatı ne yapar sorusunun cevabını aşağıdaki başlıklarla özetleyebilir.

  • Tarafların anlaşmalı boşanma sürecindeki görüşmelerinin yapılması ve tarafların strese girmeden süreci tamamlamalarını sağlanması
  • Anlaşma protokolünün tarafların durumuna uygun olarak hazırlanması
  • Anlaşmalı boşanma dilekçesinin olaya uygun olarak hazırlanması
  • Davanın açılması
  • Boşanma için duruşma günü alınması
  • Duruşmada tarafların iradesine uygun olarak sürecin ilerlemesi
  • Duruşmada hakim tarafından anlık yapılan değişikliklere müdahale edilmesi veya en uygun seçeneğin belirlenmesi
  • Kalem memurları ve gerekli ise hakim ile görüşülmesi
  • Gerekçeli kararın takip edilmesi

SELÇUKLU HUKUK BÜROSU UZMAN BOŞANMA AVUKATI HİZMETLERİ

  1. Anlaşmalı boşanma davası (tüm sürecin yönetilmesi)
  2. Anlaşmalı boşanma dava dilekçesi hazırlanması
  3. Anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanması
  4. Anlaşmalı boşanma süreciyle ilgili danışmanlık ve görüş bildirilmesi
  5. Çekişmeli boşanma davası (tüm sürecin yönetilmesi)
  6. Çekişmeli boşanma dava dilekçesi hazırlanması
  7. Çekişmeli boşanma protokolünün hazırlanması
  8. Çekişmeli boşanma süreciyle ilgili danışmanlık ve görüş bildirilmesi
  9. Nafaka ve tazminat davaları
  10. Tanıma ve tenfiz davaları
  11. Velayet davaları
  12. Mal paylaşımı ve mal rejiminin tasfiyesi davaları

 

Av. Arb. Yücel İBİCİ

The post ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ 2023 appeared first on Selçuklu Hukuk Bürosu.

]]>
https://www.selcukluhukuk.com/anlasmali-bosanma-protokolu-2023/feed/ 0